Zindan Ehli
Hz. Mevlana “Mesnevi”sinde şöyle buyuruyor : (cilt:6/beyit:3427)
“Yusuf Aleyhisselam, zindandayken bir mahpustan yalvararak şöyle dilekte bulunmuş,
Demişti ki, “Sen, zindandan kurtulunca padişahın yanında bir hususiyet kazanacaksın.
O azizin tahtı önünde beni de hatırla, böylece hapisten kurtulmam mümkün olsun.”
Zindandakine ilticaya imkan var mıdır? Bir mahpus, nasıl olur da diğer bir mahpusu kurtarabilir?
Dünya ehli tamamen zindan ehlidirler. Ölüm intizarıyla ağlayıp dertlenirler.
Cismi, zindanı olup canı semavi olan bir kimseyse pek nadirdir.
Bu temenniye karşılık olarak Yusuf nice yıl zindanda kaldı.
Onun aklından Yusuf'u anmak çıktı. Şeytan ona, verdiği sözü unutturdu.
O güzel huylu, böyle bir sürçme irtikabından dolayı nice yıl, Hakk'ın adaleti icabı hapiste kaldı.
Güneşin ne kusuru oldu ki sen, yarasa gibi karanlıkta olasın?
Veya deniz ve bulut ne kusur eyledi ki sen, kumdan ve seraptan medet umasın?
Yarasa tabiatlı halk, geçici şeylere bağlanır. Ey Yusuf, sende doğan gözü vardır.
Yarasa, körlükle mazurdur. Ama padişah görmüş doğana ne oluyor?
Üstat, bu cürm ile çürük sopaya dayanma diye onu cezalandırdı.
Hapis derdi ona arkadaş olmasın diye de Yusuf'u aşk ile meşgul etti.
Hak ünsiyeti onu, öyle bir mest etti ki ortada ne zindan kaldı, ne karanlık bir yer.....”
Hz. Mevlana şöyle buyurur:
“Edep sahiplerinin işi sebepsizdir ama, his sahipleri için bir sebep gerek.
Hangi can, tabiatlar aleminden kurtulursa, sebepleri yırtmak ona has bir makam olur.”(2/1860,1861)“Gök gürlemesi susuzların başını ağrıtır.
Bilmezler ki o bulutun yağmurun habercisidir.
Gözünü akarsuya dikmiş, gökten yağan suyun zevkinin farkında değil.
Her zaman sebepler için çalışıp çabalayan elbette müsebbibi göremez.
Müsebbibi açıkça gören, dünya sebeplerine gönül bağlamaz.”(2/3822-3825)“Saf çocuk gibi sebepleri gördüğünden bilgisizlikle onlara bağlanıp kaldın.
Sebep, seni müsebbibten gafil eyledi. Hakikati örten sebeplere meyletmen ne garip!
Sebepler, gözünden gidince o an, “Aman Yarabbi! Aman Yarabbi!” dersin.
Alemlerin Rabbi de, “Haydi sebeplere yürü, beni görmeyip onları görmüştün” buyurur.
Ondan sonra, “Ey Rabbim! Artık sebeplere bakmam, itimadım sanadır” dersin ama,
Cenabıhak da, “Seni tekrar o aleme göndersem yine tevbe ve ahdini bozarsın.
Lakin ben buna bakmam, rahmet ederim, rahmetim boldur.
Senin ahdine bakmam, mademki bana sıdk ile dua etmedesin, sana kendimden ihsan ederim” buyurur.”(3/3175-3182)“Uzağı görenler, güzel gözlülerden görmesini öğrenseydi sebeplere böyle göz dikip durmazdı.
Bu sebepler için de başka sebepler var. Sebeplere değil, aslına bak!”(3/2527-2528)“Sebepsiz yücelik erişmezse de Hakk'ın kudreti isterse sebebi kaldırır.
Ey sebebe tutulmuş olan, sebebin kaldırılmasını da sebebi yaratandan bil.
Sebebi yaratan Cenabıhak, her ne isterse yapmaya kaadirdir. Sebepler,
O'nun mutlak kudretinin emri altındadır.
Lakin çok kere, talibin muradını talep etmesi için herşeyi sebebe bağlamıştır.
Murad sahibi, muradını sebepsiz göremez. Onun için bu yolda sebepler görünmüştür.
Bu sebepler, gözlere bir perdedir. Çünkü herkeste Hakk'ın sanatını görmeye güç yoktur.
Sebebi yırtacak bir göz gerekir ki perdeler ondan kolaylıkla kalkabilsin.
Ve mekansızlık aleminde, sebepleri yaratanı görebilsin. Çalışmayı da, sebebi de, kazancı da, dükkanı da gidersin.
Zira her hayır ve şer, sebebi yaratandan gelir, sebep ve vasıtalardan değil.
Onlar, ana yol üzerinde görünen bir hayal, hali örten bir gaflet perdesidirler.”(5/1554-1563)“Ahmak gibi mızraktan bir şevkat umma, belki mızrağı tutandan bekle. Mızrağa ve kılıca bu yalvarmalar neden? Ki onlar, sahibi elinde esir iken.”(5/1691,1692)“Bütün işler, tesirleriyle zahir olur da niçin Cenabıhak, eserleriyle zuhur etmesin?
Sebeplerle tesirler kabukla iç gibidir. Baksan, hep O'nun eserleri ve tesirleri olduğunu görürsün. Bu eşyada tesiri görünen şeyleri seviyorsun da öyleyse niçin asıl tesir edenden haberin yok!?”(6/1338,1339)“Madem ki Cenabıhak, sebeplerle seni muradına eriştirmedi öyleyse niçin onlardan yüzünü çevirmiyorsun? Niceler, bir kazançla hakan olur, niceler de o kazanç peşinde çırılçıplak kalır. Niceler, bir kadınla evlenerek Karun olur, niceler de evlenmeyle borçlanır. Öyleyse sebep, eşeğin kuyruğu gibi oynar durur. Ona itibar etme, doğrusu budur. Sebebe meyletsen bile ona pek dayanma, onun sayısız afetleri vardır. Bu tedbir ve sakınma “İnşallah” demenin sırrıdır. Zira kaderin hükmü, insana eşeği keçi gösterir.”(6/3718-3723)“Sebepsiz, sebeplerden uzak iş, ezelden beri devamlı olarak olmaktadır. O'nun pak sanatı, abesten beridir. Ona, sonradan yaratılanın sebebi de, sonradan yaratılan da sığmaz.”(5/1937,1938)
Filiz Konca