Bu Deryadan Kaçış Neden?
Hz. Mevlana mürşid kitap olan Mesnevi'sinde şöyle bir hikaye anlatır: (cilt:6, beyit:1406)
Allah rahmet etsin Şeyh Attar hazretleri Musibetname adlı kitabında gazi Padişah Gazneli Mahmud'u anarak çok nükteli çok güzel şeyler yazmıştır.
Sultan Gazneli Mahmut, Hint Savaşını kazanınca ganimet olarak bir köle düşmüştü.
Onu tahta oturttu, halife yaptı. Herkesten mümtaz kılıp oğul edindi.
Bu hikayenin tafsilatını istersen Şeyh Attar'ın kitabına bak!
Hasılı o çocuk, altın tahtta, padişahın yanında otururdu.
Ağlayıp gözyaşları döküyordu. Padişah ona dedi ki, “A bahtiyar çocuk,
Her murada ermiş, padişaha yakın olmuşken niçin ağlıyorsun?
Sen şu taht üzerindesin. Vezirler ve askerler, ay ve yıldızlar gibi tahtının önünde saf bağlamışlar”
Çocuk dedi ki, “Şunun için ağlıyorum. Şehrimizde annem bana,
Beni seninle korkutup, -Seni arslan Mahmud'un elinde göreyim!- derdi.
Babam da anneme cevap olarak derdi ki, -Niçin böyle beddua ediyorsun!
Ona edecek başka bir lanetin yok mu? Söylediğin tehlikeli bir sözdür.
Çok taş yürekli ve merhametsizsin. Oğluna böyle bir beddua ediyorsun!-
Annemle babamın sözlerinden dolayı benim korkum ve hüznüm artardı.
Acaba Mahmud nasıl bir ateş huyluydu ki korku ve belâ onunla temsil olunurdu.
Her an senin korkundan titriyordum. İhsanlarından tamamen gafil idim.
Anam nerede şimdi? Ey cihan padişahı, gelsin de tahtın üstünde beni görsün!”
A gafil, senin de yoksulluğun o Mahmud gibidir. Tab'ın daima ondan korkar durur.
Mahmud'un merhametini bilseydin her an akibet Mahmud olsun derdin.
Ey gönlü korku içinde olan, senin yoksulluğun o Mahmud gibidir. Seni sapıttıran tabiat ananı dinleme!
Fakrı, tamamen avlasan kıyamete kadar o çocuk gibi ağlarsın.
Gerçi beslenmede anan tenindir ama sana yüz düşmandan daha fazla düşmandır.
Vücud, hastalanınca ilaç arattırır. Sağlam ve kuvvetli olunca da fesada başlar.
Bu hayıflanmalarla dolu teni zırha kıyas et. Ne kışın giyilir ne yazın!
Sabır için kötü arkadaş rehberdir, Sabır, göğsün ferahlamasına sebep olur...
Ehlullah bu beyitleri şöyle açıklar:
“Annesi Hintli çocuğu “Sultan Mahmud” ile korkutuyordu. Halbuki Sultan Mahmud, çocuğu evlat edindi. Onu tahtına oturttu, nimetlere gark etti. Hikayede geçen anne bizi yoldan çıkaran nefsin cismani duyguların; Sultan Mahmud da yokluğun, hiçliğin sembolüdür. İnsan, yokluğunu bilmekle kemale ermektedir. Aslında şu maddi alem bir hayalden, bir görüntüden ibarettir. Bizler, var gibi görünen yoklarız. Var olan ancak Allah'tır.”
“Burada fakrdan maksat mal ve mülk olduğu gibi sufiye indinde ölümden evvel ölüm manasına da gelir. Yani ey dar düşünceli! Mecazi vücuttan geçmek seni korkutur amma fakrın yüksekliğini, manevi saltanatın yüceliğini bilseydin ondan hiç korkar mıydın? Halbuki insan bedeni ve onun müştehiyatı öyle kavi bir düşmandır ki, onu dertten derde sokar. Bunun için her şeyde, sabır ferahın, genişliğin anahtarıdır..”
Filiz Konca