Semazen Akademik sayfalar hakkında düşünceleriniz?
İdare eder, Güzel, Daha güzel olabilir, Çok güzel, Çok Kötü
REKLAM ALANI
Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Filiz Konca
Ekmek Kuşu mu, Su Kuşu mu?
22 Ağustos 2010 Pazar

Ekmek Kuşu mu, Su Kuşu mu?

 

Hz. Mevlana, mürşid kitap olan Mesnevi'sinde şöyle buyurur: (cilt:5, beyit: 2840 vd.)

 

Açlık, her ilacın sultanıdır. Ona hor bakma, onu candan koru.

Bütün dertler, açlıktan iyileşir. Açlık olmadıkça ilaçlar müessir olmaz.

Bir kimse, küflü bir ekmek yiyordu. Birisi ona, “Bunu nasıl yiyorsun?” diye sorunca,

Dedi ki, “Açlığım, sabrımdan iki misli olunca bana arpa ekmeği helva gibi gelir.

Ben çok sabırlı oldummuydu, sabrettimmiydi benim için daima helva yemek mümkündür.

Bizzat açlık, herkese zebun olmaz. Bu hadden öte bir otlaktır.

Açlıkla arslan gibi olsunlar diye ondan ancak Hakk'ın makbul kulları nasiplenir.

Açlığa, her ahmak dilenci layık olmaz. Nasılsa ot eksik değil, yesin dursun!

Bol bol ye! Sen buna layıksın! Ekmek kuşusun, su kuşu değilsin ki!..”

 

(Ehlullah bu beyitleri şöyle açıklar:

Açlığın ve az yemenin faydaları sayılamayacak kadar çoktur. Hz. Peygamberimiz (s.a.v.) efendimiz; “Üşütmek bütün hastalıkların başı, çok az yemek, mideyi doldurmamak da bütün devaların başıdır.” diye buyurmuştur. Büyük bir hekim de “İnsan, mezarını kendi dişleri ile kazar” demiştir.

Açlık öyle ilahi bir lütuftur ki, herkes onu elde edemez. Ancak Allah'ın has kulları onun yüzünden manevi dereceler alırlar. Başkaları için korkutucu olan, onları çeşitli kötülüklere, günahlara doğru götüren açlık, Allah'ın makbul kullarını saadete ulaştıran, nefsaniyetten kurtuluşa çıkaran mutlu bir haldir.

Bu sebeple veliler daima çok yemekten sakınmışlar, az yemeği ve açlığı medhetmişlerdir.

Eşrefoğlu Rumi Hazretleri:

“Nice beslersin teni

Yılan, çıyan yer anı

Ko teni, besle canı

Tevbeye gel tevbeye.” diye buyurmuştur.

 

Bir mürid, şeyhiyle bir diyara gitmişti ki orada ekmek nadirdi.

Açlık ve kıtlık korkusu, gafletten her an müridin düşüncesinde görünmedeydi.

Uyanık şeyh, onun sırrına vakıf olup dedi ki, “Bunca ıztırabın sırrı nedir?

Sabır ve tevekkül gözünü kapamış, ekmek kaygısıyla yanıp yakılıyorsun.

Sen azizler zümresine katılmış değilsin ki cevizsiz, kuru üzümsüz diri kalabilesin.

Açlık, Hakk'ın has kullarının rızkıdır. O her ahmak şaşkın dilenciye verilmez.

Bu korkudan geç! Sen o haslar zümresinden değilsin ki bu mutfak içinde ekmeksin kalasın.”

Avamın karnını doyurmak için her an kâse üstüne kâse, ekmek üstüne ekmek verirler.

Onlar öldükleri an, ekmek, önlerinden giderek der ki, “Korkun, açlıktandı daima.

İşte sen gittin, ekmek kaldı. Ey rızık için efkârlanan, (kalk da onu al bakalım!)

Kıl tevekkül, rızık için çekme keder. Rızık, senin ona âşık olduğundan çok o sana âşıktır.

Aşık ama sana işveler eyler. Çünkü sende sabır olmadığını bilir.

Sabrın olsaydı rızkın gelirdi. Aşıklar gibi kendisini sana arz ederdi.

Açlık korkusuyla bu titreyiş, bu yanış nedir? Asıl tokluğu tevekkülde ara.”

 

(Ehlullah şöyle buyurur:

Mürid, Cenab-ı Hakk'a karşı itimadı, güveni, tevekkülü az olduğu için, kıtlık içinde olan bir şehirde aç kalacağından korkuyor. Halbuki Cenabı Hakk, ancak has kullarını açlıkla imtihan eder. Açlıkla onları besler. Bir hadislerinde Peygamber Efendimiz (s.a.v); “Açlık Allah'ın rızkıdır. Onunla has kullarının canlarını besler, yaşatır.” diye buyurmuşlardır.)

 

Yeşilliklerle dolu bir ada vardı. Orada, tek başına bir öküz yaşıyordu.

Akşama kadar ovada otlar, eti ve yağı artar, şişmanlardı.

Geceleyin, “Yarın ne yiyeceğim?” kaygısına düşer, bu dert onu, kıl gibi zayıflatıp inceltirdi.

Sabah olunca ova yine yeşerir, o çayırlık içinde dolaşır,

Onu bir öküz açlığı ile akşama kadar yiyip yutardı.

Yine adamakıllı şişip semirir, vucudu etlenip, yağlanıp, kuvvetlenirdi.

Yine akşam olunca feryada başlar, açlık korkusundan zayıflar,

“Acaba ben, yarın ne yiyeceğim?” derdi ki, nice yıllar öküzde bu hal devam etmişti.

“Bunca yıldır ben bu çayırlıkta otlarım,

Rızkım bir gün bile azalmamışken öyleyse bu korku, bu yarış ve bu dert nedir?” diye hiç düşünmezdi.

Yine akşam olunca o semiz öküz, rızık düşüncesiyle feryada başlardı.

Nefs, o öküzdür! Ovaysa bu cihan. Ekmek korkusu nefsi, boyuna zayıflatır durur.

O, “Gerçi şimdilik yiyeceğim var ama acaba yarınki rızkı nereden bulsam?” der.

Nice yıldır yersin de Cenabı Hakk'ın lütfu eksilmez. İstikbali bırak, maziye bak!

Hem şimdiye kadar yediğin nimetleri hatırla. Geleceğe bakma, yeter bu sızlanış!

 

Şeyh Sadi şöyle buyurur:

(Bu dünyada, kıymetli ömrümüz şu düşüncelerle harcandı: 'Yazın ne yiyeceğim?  Kışın ne giyeceğim.')

 

Hz. Mevlana şöyle buyurur:

Cebrâil'in kuvveti mutfaktan değil, varlığı yaratanın cemâlinden gelmektedir.

Erenlerin kuvveti de bil ki Hak'tandır; yemekten, tabaktan değil.

Bu ağzı kapadın mı başka bir ağız açılır; o ağız sır lokmalarını yer yutar.

İnsan (acıkıp da) yediği, içtiği şeylerin lezzetini kaybetmedikçe onlardan lezzet alamaz. Maddî lezzetlerden kesilmedikçe de, mânevî lezzeti bulamaz.

Beden, aç olmadıkça harekete gelmez. Tok bedeni ıslah etmeye kalkışmak da bil ki, soğuk demiri dövmektir âdetâ.

Beden azığı, canın azıksız kalmasına sebep olur. İlkini azaltmak, diğerini çoğaltmak gerek.

Nurla gıdalan, göze benze. Ey insanların hayırlısı, meleklere uy!

Melek gibi Allah'ı tespih etmeyi kendine gıda yap da onlar gibi ezâdan cefâdan kurtul.

Mideni o reyhanlara, güllere alıştır da peygamberlerin hikmet ve gıdasını bul.

Mideyi bırak, gönül tarafına yönel ki Allah'tan sana  perdesiz bir selâm gelsin.

Köşk bir şey değildir. Bedenini yık; define, yıkık yerdedir a benim beyim!

Kimde açlık derdi varsa bedeninin her kısmı, diğer kısmıyla bağdaşır, yenileşir.

“Evimi temizleyin” âyeti beden temizliğini bildirir. Bedenin  tılsımı toprağa mensupsa da, hakîkatte o, nur definesidir.

Tatlı yaşayan, sonunda acı ölür. Ten kaydında olan canını kurtaramaz.

Beden asıl gıdasını unutmuş, hastalık yüzünden alıştığı gıdaya yüz tutmuştur.

İnsanın aslî gıdası Hakk'ın nurudur; ona hayvan gıdası lâyık değil!

Dervişlerin bu riyâzetleri neden? Çünkü bedene verilen o eziyetler, canların bekâsına sebep olur.

Vücut kendini  pislikten arıtırsa, ululuk miski ve incileriyle dolar.

Suyun pislikten arınması için beden ırmağını temizlemek, arıtmak şarttır.

Halbuki sen, her an yemekle, içmekle o dereye daha fazla toprak dökmekte, o suyu daha fazla bulandırmaktasın.

Açlık zahmeti, illetlerden daha iyidir; hele açlıkta yüzlerce hüner ve fayda varken!

Kendine gel; açlık ilaçların padişahıdır. Açlığı canla başla kabul et, onu böyle hor görme!

Zira bütün hastalıklar açlıkla iyileşir; bütün ilaçlar aç olmadıkça sana tesir etmez.

(III/6, 7, 3747, IV/404, 3623, V/145, 297, 298, 2475, 2514, VI/3422, 4295, I/434, 2302, II/1081, 1083, III/3349, V/148,  2808, 2811, 2831-2833)

 

Filiz Konca

Bu yazı toplam 2969 defa okunmuştur

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI