Devasız Derde Deva...
Devasız Derde Deva...
Hz. Mevlana mürşid kitap olan “Mesnevi” sinde şöyle der: (2.cilt,beyit 3400.vd.)
Birisinin, “Hak Teâlâ beni günahlarımdan dolayı muaheze etmez” davasında bulunması ve Şuayb Aleyhisselam'ın ona verdiği cevap:
Şuayb zamanında birisi, “Hak bende bunca ayıplar gördüğü,
O kadar cürüm ve günah işlediğim halde lütfediyor, beni cezalandırmıyor” derdi.
Hak Teala Şuayb'a gaybdan haber vererek o şahsı cevaplandırmasını vahyetti.
Şuayb dedi ki, “Sen, Allah ettiğim bunca günah ve cürmüme bakmaz, bana kerem eder, dedin.”
“Ey sefih! Bu sözün halinin aksidir. Gittiğin yol, yol değil, çöldür.”
“Sen cezalandırıldın, baştan ayağa zincirlerle bağlısın, haberin yok.”
“Kara kazan gibi kat kat olan kirin, pasın iç yüzünü mahv etmiş.”
“Kalbinde pas üstüne pas; körsün, gözünün nuru sönmüş.”
“Yeni bir kazan islense is, arpa kadar bile olsa hemen izi görünür.”
“Çünkü her zıd zıddıyle ortaya çıkar. Nitekim beyaz üstünde siyah herkesin gözüne batar.”
“Eğer kazan dumanın fazlalığından tamamen siyah olsa, bu karalığa kimseler bakmaz.”
“Bir zenci demirci olsa duman, onun yüzünde bir iz bırakmaz.”
“Fakat bir beyaz demircilik yapsa duman, onun yüzünü karartır.”
“Günah hemen tesir etse (günahını hemen anlasa) günahkâr Allah'ı anarak tevbe eder.”
“Fakat işi gücü ısrar olursa, düşünce gözü o günahı göremez.”
“Tevbe etmez, işlediği günah ona tatlı gelir. İsyanı kendine iş edinir de, dinden çıkar.”
“O pişmanlık ve -Aman Ya Rabbi!- deyiş, tamamen gidip gönül aynası paslanır.”
“O pas demiri mahv etmeğe başlar. Cevherini yavaş yavaş azaltır, yok eder.”
“Eğer beyaz kağıda bir yazı yazsan, zahmetsizce onu herkes okur.”
“Fakat o yazının üzerine başka bir yazı yazılsa, okuyup anlamada yanlışlık olabilir.”
“Haddinden fazla karalarsan yazının manası kalmaz, kaybolur.”
“Üçüncü defa yazmak istersen kâfir kalbi gibi kağıt simsiyah olur.”
“Her şeye çare bulan Allah'a niyaz etmekten başka çare yoktur. Onun nazarı bakırın ümitsizliğine sır iksiridir.”
“İtiraf et de günahına mağfiret dile. Devasız derde deva ancak O'ndandır”
“Şuayb bu sırları söyleyince onun temiz sözleri, o kişiden şüpheleri giderdi.
Semavi vahyi işitti. Dedi ki, “Bana o cezalandırmadan bir nişan göster.”
“Şuayb da, “Ya Rabbi! Bu kulun sözümü reddediyor, benden senin muahezene bir misal istiyor.” dedi.
Cenab-ı Hak, “Ben Settar'ım (ayıpları örtücüyüm) bu yüzden sırlarını söylemem. Ancak işinin kötülüğünü rumuzla ona anlat.”
“Muaheze (sorgulama, azarlama) edilmiş olduğunun bir alâmeti ibadetinde, orucunda, duasında görünmektedir.”
“Nitekim kıldığı namazdan, verdiği zekattan ruhu zerre kadar zevk duymamakta, safa bulmamaktadır.”
Adeti ibadet etmek, iyi işler yapmaktır amma, bunlardan hiçbir tat almıyor.”
“Onun cismi, sureti ibadet ediyor; mânası, ruhu harap olmuş. Cevizi çok fakat hepsi içsiz, özsüz.”
Kulun ibadetlerine güzellik katan, ondan alınan zevktir. Çekirdeğin ağaç olabilmesi için çekirdeğin içli olması gerektir.
İçsiz çekirdek hiç fidan olur mu? Cansız suret bir vehimden bir hayalden ibarettir.
Ehlullah bu beyitleri şöyle açıklar:
“Hikayede görüldüğü vechile yapılan ibadetler huşu ve huzudan âri ise ruha zevk vermez. Böyle bir ibadet ancak bir alışkanlık neticesidir.
İçsiz tohum nasıl semere vermezse içten olmayan ibadet de Allah'ın nezdinde makbul değildir ve semeresizdir. Çünkü bu kabil kimselerin ibadetleri habersiz ve idraksiz, şevkî bir kımıldamadan ibarettir. Zevk, her nereden gelirse gelsin, ruhun onu duymasına bağlıdır. Ruh duymuyorsa o kimse maddî ve manevî mevcut değildir ve bir hayalden ibarettir.
Şu halde Hakk'tan gelen en büyük ceza, gerek ibadette ve gerekse herhangi bir şeyde olursa olsun ruhun ondan zevk almamasıdır.”
“İşte edilen tâat ve ibadetlerden zevk almak lâzımdır. Eğer o alınmıyor ise Allah'ın muahezesine uğranıldığı anlaşılmalı ve hemen tevbe ve istiğfar edilmelidir.”
Filiz Konca