KELÂBÂZÎ VE TASAVVUF ANLAYIŞI[1]
Vahit GÖKTAŞ
Kelâbazî (380/990) hicri IV. asırda bugünkü Özbekistan'da Buhârâ'da yaşamış bir ilim adamı ve müellif sûfîdir. Onun yaşadığı asırda Buhârâ ilim ve medeniyet merkezidir. İslamiyet çok hızlı bir şekilde bu coğrafyaya ulaşmış ve bu coğrafyada meşhur hadis kelam fıkıh ve tasavvuf alimleri yetişmiştir.
Tasavvufun teşekkül dönemi olan IV. asırda yazılan eserler sistemin kurucu şahsiyetlerinin ortaya koyduğu mühim ürünlerdir. Bu eserler üzerinde çalışmak daha sonraki süreci şekillendirecek fikri arka planı tanımak açısından önemlidir.
Hicri IV. asırda ilim merkezi olan Buhârâ'da yaşamış olan Kelâbazi (v. 380/990) tasavvufa dair ilk telif eserleri verenlerden biri olması bakımından da tanınmaya değer bir şahsiyettir.
Kelâbazi, günümüze ulaşan; sûfilerin akidesini ve tasavvufî kavramları ele aldığı et-Ta'arruf'u ve ilk hadis şerhlerinden biri olan Bahru'l-fevâid isimli eserleriyle kendisinden sonraki tasavvufi düşünce üzerinde etkiler bırakmıştır. O, eserleriyle tasavvufun, Kur'an Sünnet çizgisinde şekillenmesine mühim bir katkı sağlamıştır.
Bu çalışmada Kelâbâzî'nin, müellifimizin hayâtı eserleri ve tasavvuf anlayışı ele alınmıştır. Kelâbâzî'nin et-Ta'arruf isimli eseriyle Bahru'l-Fevâid isimli eseri günümüze ulaşabilmiştir. Et-Ta'arruf sûfîlerin akadi ve tasavvufi kavramların sistematik olarak ele alındığı eserdir. Bahru'l-Fevâid ise ilk tasavvufi hadis şerhinin örneklerindendir. Konuyla ilgili özellikle et-Ta'arruf isimli eserle ilgili dünyada ve ülkemizde bazı çalışmalar yapılmıştır. Özellikle Süleyman Uludağ, Doğuş Devrinde Tasavvuf isimli eseriyle et-Ta'arruf'u çevirmiş, bunun yanında doğuş devri tasavvufu hakkında ve eser hakkında geniş bilgiler vermiştir. Et-Ta'arruf üzerine önemli şerhler yazılmıştır. Bu şerhler araştırmacılar tarafından çalışılmayı beklemektedir. Bahru'l-Fevâid isimli eserin ise tahkiki yapılmış fakat üzerinde tasavvufla ilgili müstakil çalışma yapılmamıştır. Bu iki eser bizim bu önemli şahsiyetin tasavvufi görüşlerine ulaşmamız için temel referans oldu.
Kelâbâzî özellikle et-Ta'arruf'ta ele aldığı tasavvufi kavramları kısa fakat son derece sistematik bir şekilde ele almıştır. Hâller ve makâmlar şeklinde tasnife gidip özellikle fenâ, bekâ, sekr sahv, şuhûd gaybet gibi konuları ele alan ilk sûfî müelliflerden olmuştur. Bu eserde kendi döneminde ve kendisinden önce bu alanda söz söylemiş sûfîlerden de bahsetmiştir. Bu yönüyle O kendisinden sonra gelen ve bu alanda söz söyleyenlere, eser yazanlara kaynaklık etmiştir. Bu çalışma ortaya koymuştur ki Kelâbâzî, tasavvufun hemen her konusuyla ilgili söz söylemiş erken dönem tasavvufu olarak nitelendirebileceğimiz bir dönemde yaşamış kurucu bir şahsiyet olarak ortaya çıkmaktadır.
Son zamanlarda Kelâbâzî ve yaşadığı bölgenin kültür ve tasavvufu ile ilgili Özbekistan'da da yapılan çalışmalar dikkat çekmektedir. Tüm bunlara ilave olarak şüphesiz Kelâbazi ve fikirleri ve bölge kültür ve tasavvuf düşüncesine etkisi üzerine pek çok çalışma yapılmayı hak ediyor. O sistemin kurucu şahsiyeti olması bakımından adeta bayrağı ilk taşıyan kişilerden olması dolayısıyla tasavvuf tarihinde ismi hep öne çıkacak bir şahsiyettir. Özellikle et-Ta'arruf'un şerhleri ve şarihleriyle ilgili, Bahru'l-Fevâid isimli eseriyle ilgili daha pek çok çalışma yapılabilir kanaatindeyiz.
Bu kitapta Kelâbâzî'nin hayâtı, eserleri ve tasavufî düşüncesi ele alınmıştır.
[1] Bu yazı Vahit Göktaş, Kelâbâzî ve Tasavvuf Anlayışı, Sonçağ Yay, Ankara 2020, kitabının sonuç kısmından alınmıştır.