EDİTÖRDEN
Prof. Dr. Mustafa YILDIRIM
"Aşk bahçesinde akıl bir bostan korkuluğudur" der Nurettin Topçu. Bostan korkuluğunun da bir işlevi vardır elbet. En azından bahçeye zarar verecek hayvanlar, onun bir işe yaramadığını fark edinceye kadar mahsuller
korunmuş oluyor. Tıpkı bunun gibi, zahiri ilimler de akıl denen o bostan korkuluğu vesilesiyle elde ediliyor, korunuyor. Fakat akıl tüketilince aşkın o rengarenk bahçesinde insan inanmanın gerçek hazzını yaşıyor. Herkesin kârı değil elbet bu hal ile hallenmek. İşte tasavvuf bu hale ulaşmanın kapılarını aralama çabasının bir ürünü. Hiç de kolay değil tabii ki. Uzun, hem de çok uzun ve ince bir yolculuğu gerektiriyor.
Birileri bu zorluğu göze alıp yola çıkıyor. Yolda kalan ya da geri dönen oluyor ya da hedefe ulaşan. Peki ya diğerleri? Kokusundan da olsa hiç mi nasiplenmeyecekler o bahçenin? Hep akıl denen o bostan korkuluğu ile mi yaşayacaklar? Ariflerimiz buna hiç mi hiç bîgâne kalmamışlar. Akılla elde edilen zahiri ilimlerin içine irfan iksiri katmışlar, edeple yoğurmuşlar ve bununla bir medeniyet inşa etmişler. Çok ince bir işçilikle o zahiri ilimleri ahlaki değerlerle bezemişler ve İslam dininin amacı olan güzel ahlakı bir hayat tarzı haline getirmişler. Hal ehliyle zahir ehli hiç ayrı düşmemiş böylece. Çünkü birini ceset, diğerini can bilmişler. Fakat gün gelmiş, birbirinin mütemmim cüz'ü olan bu iki unsur ayrışma sürecine sokulmuş. Zahir ehli elden geldikçe kuralları tahkim etmiş, bundan bunalan bazıları da zahiri umursamadan haliyle avunma yoluna girmiş. Sonuçta zahir ehli, kendisinin dahi uygulamakta sıkıntı çektiği kurallar yığınının altında ezilmiş, hal ehli olduğunu iddia edenler de kuraldan yoksun, dıştan bakıldığında din dışı sayılabilecek bir görüntüye mahkum olmuşlardır. Özetle zahir ehli canı olmayan heykellere dönüşmüş, hal ehli de subjektif yaklaşımlarla bir kuraldan yoksun, suizan odakları haline gelmiştir.
Günümüze gelince, bu manzara genel itibarıyla aynı olsa da, durum zahir ehli lehinde cereyan etmektedir. Bu durum, kurallara boğulma açısından olumsuz görünse de çözüm üretme açısından bir avantaj sağlayabilir. Çünkü akli ilimler emek ister. Hal ilmi biraz daha subjektiftir, akli temellendirme olmadan o alanda mesafe almak daha zordur. Yapılacak iş, bu zahiri ilimlere tasavvuf canı katmaktır. Tekrar ariflerin kurduğu medeniyeti ihya etmektir. Zahiri ilimleri amelle, amelleri edep-irfanla, kısacası takva, yani sorumluluk bilinciyle güzel ahlaka tahvil etmektir.
Sufi Araştırmaları Dergisi bu amaca hizmet etmeyi ilke edinmiştir. Araştırmacı kardeşlerimiz bu açıdan büyük bir görev ifa etmektedirler. Bu vesileyle bu sayıda yazıları bulunan Gürol PEHLİVAN'a, Kadir Gökhan UĞUR'a, Ramazan EKİNCİ'ye ve Mehmet ALTUNMERAL'e teşekkür borcumuz olduğunu belirtmeliyim. Gürol PEHLİVAN kardeşim, elinizdeki derginin çıkması hususunda gösterdiği çabalardan dolayı ayrı bir teşekkürü daha hak etmektedir.
Beşinci sayıda teşekkür edecek muhataplarımızın artması dileğiyle hepinizi Allah'a emanet ediyorum.
Sufi Araştırmaları Cilt/Volume: 2 Sayı/Issue: 3 Kış/Winter 2011
İÇİNDEKİLER
Sufi Araştırmaları
EDİTÖRDEN
Prof. Dr. Mustafa Yıldırım
MEHMED ALİ FETHİ'NİN HZ. ALİ'DEN KIRK SÖZ TERCÜMESİ:"TERCEME-İ KELAM-I ERBA'İN-İ HAZRET-İ ALİYYÜ'L-MURTAZA"
Adem Ceyhan
Keşmir' de İslam ve Türbelerin Rolü
Dr. G. H. Mir
MUHYİ-İ GÜLŞENİ'NİN SİRET-İ MURAD-I CİHAN İSİMLİ ESERİ
Abdullah Arı
"TASAVVUF" KAVRAMININ VE ANLAMININ ETİMOLOJİK İNCELENMESİ (ÇEVİRİ)
Dr. Amin Yousuf Oudeh, Çeviren:Emine Ersöz
Sufi Araştırmaları Cilt/Volume: 2 Sayı/Issue: 4 Yaz/Summer 2011
İÇİNDEKİLER
Sufi Araştırmaları
EDİTÖRDEN
Prof. Dr. Mustafa Yıldırım
M. NURİ YÖRÜKOĞLU'NA GÖRE MANİSA'DA TARİKATLAR VE TEKKELER
Gürol Pehlivan
AVNİ DİVANINDA GÖNÜL
Kadir Gökhan Uğur
AKŞEMSEDDİN: BİZANS'IN SON ZAMANLARINDA YAŞAMIŞ BİR TÜRK VELİ
Hans Joachim Kissling, Çeviri:Ramazan Ekici
Prof. Dr. Ali YARDIM. Mesnevi Hadisleri(Tesbit ve Tahric), İstanbul:Damla Yayınevi,
Mehmet Altunmeral
Okumak için buyrunuz>>> www.sufiarastirmalari.com/