Kadr-i dürr-ü gevheri âlem bilir,
Âdem'i amma; yine Âdem bilir.
(İnci ve cevherin kıymetini dünya bilir,
amma, insanı ancak insan bilir)
İslam terminolojisinin esasını teşkil eden Kur'an-ı Kerim'in çeşitli kelimelerle ifade ettiği ve çok sayıda âyette teşvikte bulunduğu düşünme eylemi, İslam kültür tarihindeki entellüktüel geleneklere hayat veren ve bu gelenekler içinde çeşitli açıklamaların konusunu teşkil eden insani bir çabadır.
Arapça'da düşünmeyi ifade eden kelimelerin başında; nazar, tefekkür, tedebbür, itibar ve taakkul gelmektedir. Asıl anlamı, gözle bakmak olan nazar, kalp gözüyle bakmak, düşünmek manasında kullanıldığı gibi, bir şey hakkında tefekküre dalmak, nazari araştırmalarda bulunmak, anlamına da gelir.
Kur'anda; düşünme ile ilgili bir çok âyet bulunmaktadır. Aynı zamanda; düşünmeyenleri hayvandan aşağı sayacak kadar tenkit etmekte ve düşüncenin, tefekkürün çok önemli olduğunu vurgulamaktadır. O bakımdan ilk emir; oku ile başlar. Okumadan, düşünmeden hiçbir ibadet olmaz.
Kanla, savaşla, terörle, kin ve düşmanlıkla birbirine giren dünyada insanlar bir sığınak aramakta, mutluluğu, dostluğu, kardeşliği ve barışı hayal etmektedirler. Cennet bir hayat, huzur dolu bir dünya isteyenler için, Kur'an bir kurtuluş yolu sunmaktadır. Buna uyan, kendini bu yola vakfeden “MEVLANA'NIN TEFEKKÜR DÜNYASI” da bir reçetedir. Mevlana'nın fikirlerine, düşüncelerine, öğütlerine sığınanların; gerçek Müslüman, hakiki insan ve kamil insan oldukları, daha doğrusu insanlık özelliğini kazandıklarını görürsünüz. “MEVLANA'NIN TEFEKKÜR DÜNYASI” denilince ilk önce akla; O'nun Kur'ana bakışı, İslâmî anlayışı, Tasavvufi düşüncesi gelir.
Yani; Mevlana'nın; Kur'anca yaşayışı, hayatını Kur'ana göre dizayn etmesi....”Peygamberin ahlakı kur'andan ibarettir” sözüne uygun bir ömür sürmesidir.
Bu anlayışın ilk örüldüğü yer; doğduğu çevre, ailesi, yakınları ve eserlerinin içindeki fikirlerdir. Mevlana'yı anlamak demek, eserlerini anlamak, yaşadığı hayatı iyi bilmek demektir.
Mevlana konusunda çok kitap yazılmış, bir çok konferans, seminer, panel, açık oturum tertip edilmekte, her yıl yapılan Mevlana ihtifallerinde ağırlık noktasını sema oluşturmaktadır. Mevlana'yı anlamak için işi, sadece sema ile geçiştirmemek, yalnızca Mevlana'nın türbesini ziyaret etmekle yetinmemek lazımdır. “Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol” anlayışında olduğu gibi önce kendi iç dünyamızı Mevlanalaştırmak, yaşantımızı Kur'ana göre endekslemekle Mevlana'yı sevdiğimizi, onu anladığımızı ortaya koymuş oluruz.
Mevlana'yı Mevlana yapan, O'nu bütün dünyaya sevdiren, herkesin istisnasız gönül verdiği bu insanın tefekkürünü oluşturan; O'nun; “Ben kur'anın kölesiyim. Muhammed'in yolunun tozuyum. Kim benden bundan başka bir söz söylerse, ondan da, o sözü söyleyenden de rahatsızım” anlayışıdır.
Mevlana, tam bir müslümandır. İslâm'ın emir ve yasaklarını eksiksiz yerine getiren, tabir yerindeyse “Yürüyen Kur'andır.” Bazı ilim adamları ve araştırmacıların dediği gibi, son asrın en büyük düşünür ve fikir adamıdır. O, yalnızca bir mutasavvıf değil, aynı zamanda barış gönüllüsüdür. Dünyanın barışla barışmasını, insanları affetmekle gönüllerin fethedileceğini tefekkürünün ana fikri olarak görmüştür.
Bu açıdan en önemli eseri olan; “Mesnevi”sinde bazı olayları hikayelerle anlatırken bizlere öğüt vermekte ve ikazlarda bulunmaktadır. Şöyle diyebiliriz, Mevlana, tam anlamıyla bir psikologdur. Mükemmel bir eğitimcidir. Akıllı bir siyasetçidir. Kılı kırk yaran bir hakim, merhametli bir baba, iyi bir aile reisi ve eş, olaylara geniş açıdan bakan bir gözlemci ve insanlar arasında; dostluk, kardeşlik, birlik ve beraberliği tesis eden bir iletişimcidir.
İyi bir tefekküre sahip olmak, iyi insan olmaya bağlıdır. İyi olmanın yolu da; sağlam iman, kesintisiz ibadet, karşılıksız sevgiden geçer. Bunu Mevlana yerine getirmiştir.
Çalışmamızda; herkesin çok okuduğu ve dünyada en çok çevirisi yapılan Mesneviden yola çıktık. Zaten mevlana deyince akla Mesnevi gelir. Mesnevi deyince de Mevlana.. o bakımdan kitabımızda fazlaca Mesnevi'den alıntılara yer verdik. Az da olsa diğer kitaplarına, bu konuda yazılmış başka eserlere de baş vurduk.
Çalışmamızın; Mevlana'yı anlatması, onun hakkında az da olsa fikir vermesi açısından yararlı olacağı düşüncesindeyim. Tabii ki, “bu kitap çok mükemmel, eksiksiz, şimdiye kadar böyle muazzam kitap yazılmadı...” demek çok büyük bir sözdür. Böyle konuşmaktan, abartılı cümle kurmaktan Allah'a sığınırım.
Mevlana'yı seviyoruz. O'nu sevdiğimizi de; hakkında kitaplar yazmak, eserler vermek, üzerinde çalışmalar sergilemekle mümkün olacağı düşüncesindeyim. Bir insanı iyi anlamanın yolu, onunla ilgili eserleri okumaktan geçer. Yani eser; o kimsenin aynasıdır. Aynı zamanda da bu tür kitaplar birer eğitim, ahlak ve kültür kitabıdır. Yani insanı insan yapan birer ilkeler mecmuasıdır.
“Önümde kendi ayran tasım oldu mu, Allah'a yemin ederim ki kimsenin balını düşünmem. Yoksullukla ölüm kulağıma sürtünse bile, hiçbir zaman özgürlüğü köleliğe değişmem.”
“insana her iki cihanda da savaşmak yaraşır. Mercandan da, taştan da sıkıntı çekmek gerek. İnsan, ya erkekçe, erkek kılıklı yaşamalı, ya da bin türlü utanç verici hallere katlanmalı.”
“Git kendine dert ara, dert bul. Dertlerden bir dert seç kendine. Çünkü yaşamak için bundan başka çare yoktur.”
“herkesle beraber ama benden ayrı isen, kimsesiz kalmışsın demektir. herkesten ayrı, benimle birlikte isen, herkesle birlikte sayılırsın. Gel, herkesin kaygısında olma da, kendin herkes olmaya bak. O zaman bir düzencinin maskarası olduğunu anlarsın.”
“Peştamal ve hırka giymekle sofu olamazsın. Eski sohbetleri tekrarlamakla da pirlik mertebesine eremezsin. Sofunun sinesi saf olmak gerektir. Ey sofi! Önce insaf et, sonra da erginlik göster bize.”
“Az yersen uyanık ve akıllı olursun. Çok yemekle de aptal ve tembel olursun. Oburluk; düşkünlükten ileri gelir. Az yersen, düşkünlük daha az olur.”
“Dün gitti, evvelsi gün geçti, gün bugündür.”
“Ey özden habersiz gafil! Sen hala kabukla öğünüyorsun! Dikkat et ki, sevgilin canının içindedir.”
“Ruhsuz yaşayan elbette ölmüş sayılır. Onsuz kendini bilmek demek, hiçbir şeyden anlamamaktır.”İkbal sahiplerinin nefesi hoş güller gibi kokar. Bahtsızlar ise sert dikenler gibi serkeş olurlar. Gül ile yoldaşlıkta diken,yumuşaklığıyla ateşten kurtulur. Yoksa diken ile yoldaşlıkla gül, ateş içinde kalırdı.”
“Âşıklık kemal ile, gönül avcılığı cemal iledir.”
“Kötülük ediyorsun, iyilik umuyorsun. Kötülüğe yaraşacak karşılık, elbette kötülüktür. Mevla kerem ve rahmet sahibidir. Ama sen arpa ekersen nasıl buğday biçebilirsin?”(Divan-ı Kebir'den)