İĞNE ACISI
Kazvin'lilerde dövme yaptırma adeti vardı. Kollarına, omuzlarına, sırtlarına, vücutlarının değişik yerlerine iğne ile mavi dövmeler dövdürürlerdi.
Bir Kazvinli, dövmecinin birine gidip:
-Bana bir dövme yap! Ama canımı fazla acıtma! dedi.
Dövmeci:
-Tabii yiğidim, söyle ne resmi döveyim? diye sordu. Adam:
-Kükremiş bir aslan resmi döv! Ben aslan burcundanım, o yüzden aslan istiyorum! Gayret et de, adamakıllı, etkileyici bir şey olsun! dedi.
Dövmeci:
-Vücudunun neresine döveyim? Kazvinli:
-İki omuzumun arasına! dedi.
Kazvinli gömleğini çıkararak, afra tafra ile dövmecinin önüne yüzüstü uzandı. Dövmeci, iğnesini alıp hafif hafif adamın sırtına saplayarak dövme yapmaya başladı. Daha ilk iğnelerde yiğidin sırtı acıdı ve:
-Aman usta sen ne yapıyorsun? Beni öldürdün! diye bağırdı. Usta:
-Kardeşim, aslan yap dedin ya! Ben de onu yapıyorum, dedi. Kazvinli sordu:
-Peki, aslanın neresinden başladın? Usta:
-Kuyruğundan! dedi. Kazvinli dedi ki:
-Aman iki gözüm, bırak kuyruğunu, aslan varsın aslan kuyruksuz olsun! İğne acısından yüreğime fenalık geldi, boğazım tıkandı, nefesim kesildi, neredeyse bayılacaktım! Usta:
-Peki! dedi ve bu sefer de aslanın başka bir tarafını dövmeye başladı. Adam yine bağırdı:
-Usta, burası neresi? Usta:
-Kulağı! dedi. Kazvinli:
-Bırak bırak kulağını da yapma, varsın kulaksız olsun! diye itiraz etti. Usta, aslanın kulağını bırakıp başka bir yerine başlayınca, Kazvinli yine feryadı bastı:
-Yahu usta, şimdi neresini dövüyorsun? Usta:
-Azizim, karnını! dedi. Kazvinli:
-Ay, çok fena acıyor! İğneyi bu kadar çok batırma, ne olur bırak aslan karınsız olsun! diye işine engel olunca, usta ne yapacağını şaşırdı.
-Dostlar yetişin! Nedir bu başıma gelen? Bu dünyada hiç kuyruksuz, kulaksız, karınsız aslan göreniniz var mı? diyerek, öfkeyle iğnesini yere fırlattı.
Kardeş, yoldaki, musibetlere sıkıntılara, iğne yaralarına sabretmedikçe nefsinin kötülüklerinden kurtulamazsın. Bu da kendini ve varlığını horlamakla olur. Varlıklarından kurtulmuş olanlara felek de secde eder, ay da, güneş de. Allah'ı ululamak, yüceltmek; kendini, varlığını horlamak, onları toprak mesabesinde tutmakla olur. Allah'ı birlemek, kendi varlığını ve Allah'tan başka her şeyi, Allah'ın varlığı önünde yok saymak demektir. Bütün bozuk düzen işler, bütün perişanlıklar, hep ikilikten, benlik davası gütmekten ileri gelir.
Yolu bilsen bile tek başına yola düşmen uygun olmaz. Akıl başka bir akılla birleşti mi nur artar, yol meydana çıkar. Fakat nefis, başka bir nefisle sevinir, güler, oynarsa karanlık çoğalır, yol gizlenir. Akıl başka bir akılla birleşti mi, kötü işe, kötü söze mani olur. Fakat nefis, başka bir nefisle dost olursa, insandaki cüzi akıl devre dışı kalır, bir işe yaramaz. Eğer Hazreti Adem de, şeytanın kendisini kandırdığı konuda, akıl sahipleriyle örneğin meleklerle meşverette bulunsaydı pişman olup, aflar, özürler dilemek zorunda kalmazdı.
Yalnızlıktan ümitsizliğe düşünce, güneş gibi bir sevgilinin gölgesi altına gir. Yürü, tez bir Allah dostu ara. Böyle yaptın mı, Allah da, senin dostun olur. Halvete çekilip ibadet ve taatle uğraşan, gözünü boş şeylere yuman da bunu yine bir dosttan öğrenmiştir. Ama asıl ağyardan halvet etmek gerek, yardan değil. Her şeyin bir yeri ve zamanı var. Kürk, kışın işe yarar, yazın değil.
Bunun için var, hiç kimsenin rivayetlerle, masallarla Hak yoldan ayıramayacağı, akıllı bir kişinin gölgesine gir!
Sabırlı ol, nazik ve tahammülsüz olma! Balçık gibi gevşek ve sölpük bir halde bulunma! Eğer yoldaki her zahmete, her meşakkate kızar, kinlenirsen, cilalanmadan nasıl ayna olacaksın?