Semazen Akademik sayfalar hakkında düşünceleriniz?
İdare eder, Güzel, Daha güzel olabilir, Çok güzel, Çok Kötü
REKLAM ALANI
Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Tokat’ta Mevlevilik
Abdulhalim Durma
20 Şubat 2010

Tokat'ta Mevlevilik

 Abdulhalim Durma

          Konyalı Arife Hoşlika Tokat'ta Ulu Arif Çelebi'nin halifesidir. Kendisinde bir müddet misafir kalmış olan Nasıreddin Vaiz etkili konuşmalarıyla şehir halkının adeta aklını başından alır. Fakat bir ara Çelebi hakkında sarf etmiş olduğu uygunsuz sözler Hoşlika tarafından karşılıksız bırakılmaz. Bundan incinen Nasıreddin dargın vaziyette Niksar'ın yolunu tutar. Çok geçmeden hasta vaziyette geri döner. Sözlerinden pişmandır, fakat artık çok geçtir (1).

          Ariflerin Menkıbelerinde Ulu Arif Çelebi'nin Tokat ziyaretlerinden birinde karşılaşmış olduğu Şeyh Bahaeddin Cendi'den bahisle, “Onu Hankah-ı Hoca Münir'e şeyh yaptılar.”, denir. Fatma Üstek'in çalışmasından(2),  Hoca Münir Zaviyesi vakfının, devirleri tespit edilemeyen müessese vakıfları arasında yer aldığını öğreniriz. Gelirlerini şehir merkezinde yer alan Seyyidoğlu Çarşısındaki çok sayıda dükkan kirası, Kazabad, Artukabad, ve Beldüz'deki birkaç köyün malikane hisseleri oluşturur. Giderleri arasında zaviye görevlilerine verilen ücretler, mescit hizmetine ayrılan miktar, zaviye masrafları, vb. kalemler için yapılan ödemeler teşkil eder.

          Ahmet Eflaki'nin eserinde yer alan ve kendisi de Suhreverdiyye tarikatının bir şeyhi olan Fahreddin Iraki'ye Pervane'nin Tokat'ta bir zaviye yaptırmış olduğu anlatılır (3). Kalenderi dervişin devrin başkentinde yabancısı olmadığı sema ayinlerine katıldığı, ve hatta onun Mevlana'nın ulaşılmazlığı ile ilgili fikir sahibi olduğu görülür (4). Fakat bu zaviyenin Mevlevilikle bir ilgisi olduğunu söylemek uygun olmayacaktır. Iraki, Mevlana'nın vefatından dört yıl sonra katledilen Pervane'nin vasiyetini yerine getirmek için bir daha dönmemek üzere Anadolu'dan ayrılacaktır.

          Necdet Yılmaz'ın çalışmasından (5), “Fatih döneminde Karamanoğullarının ortadan kaldırılması sonucu Uzun Hasan'a iltica eden Karamanoğullarının tahrikiyle 1471 senesinde Uzun Hasan, Tokat üzerine büyük bir ordu göndererek ani hücumda bulunmuş, şehir baştan başa tahrip edilmiş olduğunu”, öğreniyoruz. Bu tahribattan Mevlevihane de nasibini almış olmalı ki, 1576 tarihli Defter-i Evkaf-ı Rum içinde, Tokat merkez kazasına ait vakıf kayıtları arasında varlığına kesin gözüyle bakılan Mevlevihaneye yer verilmez.

          Sahih Ahmed Dede, 1616 senesi olaylarını anlatırken, Bostan Çelebi tarafından Tokat Mevlevîhânesi'ne yanında yetiştirip hilâfet verdiği Niksarlı Ramazan Dede Efendi'yi gönderdiğini ifade eder (6). Buna göre Tokat Mevlevîhânesi, I. Ahmed'in saltanat (1603-1617) ve Bostan Çelebi Efendi'nin çelebilik döneminde (1603-1630) inşâ edilmiştir. Netice olarak Sahih Ahmed Dede'nin verdiği 1616 tarihi doğru olmalıdır. Şeyhî ve Belîğ ise XVII. yüzyılın şâirleri arasında saydığı Tâlib Mehmed Dede Efendi'nin Tokat Mevlevîhânesi'nde şeyhlik yaptığını, âlim   ve   şâir   olan   bu   zâtın   1689   senesi   civarında   vefat   ettiğini kaydetmektedir

          Sezai Küçük'ün çalışmasından (7), Evliya Çelebi'nin 1656 senesinde Tokat seyahati esnasında Sultan Ahmed vezirlerinden Sülün Muslu Paşa tarafından inşa ettirilen Tokat Mevlevîhânesi'nin, bu dönemde Semahane ve derviş hücrelerinden oluştuğunu, ve burada haftada iki gün ayin yapılmakta olduğunu öğreniriz. Kazım Yaşar Kopraman ise makalesinde (8), Seyahatname'den şunları alır. “Gayet ma'mur ve abadan olup banisi merhum ve mağfurun leh 'Sülün Muslu Paşa'dır ki Sultan Ahmed Han vüzerasından olup, sadr-ı azam olamamıştır. Amma sahiyyü'l vücud, sahib-i kerem u cüd bir zat olmağla ruh-ı Mevlana'yı şad ve tarik-i Mevlevi fukarasını dilşad etmek için bir Mevlevi-hane bünyad etmiştir ki misli bir diyarda yoktur. Meğer İstanbul'daki 'Beşiktaş Mevlevihanesi' ola. Amma bunun evkafı ondan pek ziyade olmağla gayet ma'murdur. 'Semahane' etrafında 'sema-zen' fukaranın hücrelerinin cümle revzenleri, cevani-i erba'asındaki şükufe-zar ve murg-zarlı yerlere nazırdır.. Haftada iki gün mukabele olarak 'ayin-i Mevlana' icra olunur ve güya ki 'Hüseyin Baykara' fasılları olur. Ale'l-husus 'Sızıltı-zadeler' namında 'ney-zenleri' vardır ki her biri kendi san'atının Ferid'idir. Şeb u ruz cümle fukara ve ehibbaya 'ni'met-i Mevlana'sı mebzuldür.”

          Evliya Çelebi, Tokat Mevlevîhânesi'nin bir çok vakıfları bulunduğunu belirtiyorsa da, ilk vakfiyesi bulunmadığı için bunu doğrulmak mümkün gözükmemektedir. 1703 tarihli hüccette, 1638 tarihinde inşa edildiği işaret edilen dergâhın banisinin Muslu Ağa olduğu belirtilmektedir  ve bu durum Sahih Ahmed Dede'nin yukarıdaki ifadesiyle örtüşmez.

          1703 tarihli hüccet'e göre, bir çok gelir kaynakları bulunan Mevlevihane, zamanla yıkılmış, vakıfları yok olmuş ve geriye sadece arsası ve akar olarak bir han kalmıştır. Bu hanın da bir yangın neticesinde yok olmasıyla 1703 senesinde dergâh postnişini olan Daniş Ali Efendi'nin (ö.1684)   oğlu Müderris Şeyh Mehmed Efendi, Mevlevîhânenin harab olan ve atıl duran arsalarını mütevellilerden icara almış ve bu arsalar üzerine gelir getirecek binalar ve bu gün Tokat Soğuk Pınar Mahallesi Behzat Bey Sokağı'ndaki Mevlevîhâneyi inşa etmiştir.

          Babasının ölümünden sonra Siyâhî Mustafa Dede'nin (ö.1711) hizmetinde bulunmuş, onun terbiyesi altında yetişmiş olan Mehmed Efendi, Konya Mevlevîhânesi postnişini Bostân Çelebi II tarafından önce Karahisar, arkasından Ankara hankahlarına şeyh olarak tayin edilmiştir. Dede, daha sonra Tokat âsitanesine nakil olmuş, 1718 yılında orada vefat etmiştir (9). Aylin Tunca çalışmasında (10),  “H. 1015 tarihinde Muslu Ağa Mevlevihanesi harap olduğu için Müderris Şeyh Mehmet Efendi, yeniden tamir ettirip emlak ve akarı ile vakfetmiştir”, der. Mevlevihanenin evkaf ve akaratı olarak şunları yazar. Mevlevihane, hücreler, semahane, bahçe, hamam, 12 bakır kazan, iki dükkan, bir manav, bir kuyumcu dükkanı, iki değirmen, at pazarında iki katlı, 43 odalı kapan hanı, kantar ve boyahane vakfedilmiştir.

          Şeyh Mehmet Efendi vakfın tevliyet, imamet ve vezzaniyesini önce kendisine, kendisinden sonra erkek evlatlarının en büyüğüne bırakmıştır. Onlardan sonra, Hz. Mevlana sülalesinden birisi mutasarrıf olacaktır. Mevlevihanede günlük 12'şer akçe ile müezzin, aşirhan, naathan, ayinhan, yedişer akçe ile dervişhan ve fukaranın yiyecek ve içecek masrafları karşılanacaktır.

          Ömer Yıldırım'ın çalışmasında (11), 1798 yılına ait kayıtlarda geçen vakıflar arasında Fazlı Ağa Mevlevihanesi Vakfı yer alır ve ücretini Fazlı Ağa Mevlevihanesi vakfından alan, günlük 15 akçe vazife ile imam olan Şerîf Mehmet yerine Derviş Mehmet'in imam tayin olması hakkında berât kaydı bulunur.

          Tokat Mevlevîhânesi şeyhi Mehmed Hâdî Efendi'nin Konya'ya gönderdiği 1911 tarihli belgeye göre; Tokatlı Muslu Ağa'nın inşa ettirdiği Mevlevîhânenin ilk şeyhi Ramazan Dede'dir. Mehmed Hadî Dede, Ramazan Dede'nin dergâh türbesinde medfun olduğu halde kabir taşında her hangi bir tarih olmaması nedeniyle vefat tarihinin bilinmediğini ifade etmektedir. Hadi Dede, dergâhın ilk şeyhi Ramazan Dede'den kendi ceddi olan Abdülahad Dede'ye kadar Mevlevîhânede kimlerin vazife yaptığının bilinmediğini ve dergâhta meşihatte bulunan şeyhlerin hiçbir eser veya te'lifatı bulunmadığını da ifade eder. Fakat, Şakâik-i Nu'maniye Zeyli Vakayiü 'l-Füdelâ'da, XVII. asrın sonlarında ilim ve irfan sahibi Talib Mehmed Dede (ö.1688)'nin Tokat Mevlevi şeyhi olarak ismi geçtiği gibi, 1703 tarihinde de Müderris Mehmed Efendi'nin söz konusu Mevlevîhânede şeyh olduğunu biliyoruz.

          Aynı zamanda bölgenin önde gelen eşrafından olan Abdülehad Dede, Tokat Mevlevîhânesi şeyhi iken, dervişlerini birer devlet memuru gibi çalıştırdığı için hakkında giderek artan şikayetler sonucu, buradaki vazifesinden ayrılmak zorunda kalmıştır. Tokatlı Şeyh Seyyid Abdülehad Dede, Tokat'dan İstanbul'a gelerek Beşiktaş Mevlevîhânesi'nde dokuzuncu postnişîn olarak meşihatı üstlenmiş ve on üç ay görevde kaldıktan soma 1180/1766-67'de vefat etmiştir

          1757 tarihli bir arzuhalde, Ahmet el-Mevlevî ismindeki Mevlevi şeyhi, Tokat Mevlevîhânesi meşihat ve mütevelliliğinin kendisine verilmesine dair istekte bulunmaktadır. Bunlardan başka XIX. asra kadar, Abdülahad Dede'den sonra sırasıyla Şeyh Hüseyin Dede ve vefatıyla da oğlu Osman Dede posta geçmiş ve bilâ veled vefat etmiş, yerine Hâfiz Emin Dede geçmiş ve yirmi beş yıl postnişin olarak bulunmuştur.

          XIX. asra gelindiğinde dergâh postunda, 1790-1814 tarihleri arasında vazife yapan Hafız Mehmed Efendi (ö. 1814) gözükmektedir. Ramazan Muslu (12), Hafız Mehmed Efendi'nin, Mesnevi'nin yedinci cildini nazmen Türkçe'ye çevirmiş ve III. Selim'in vezirlerinden Gazi Yusuf Paşa (ö.1816)'ya ithaf etmiş olduğunu yazar.

          Hafız Mehmed Efendi'den sonra dergâh postnişinliğinde Hasan Dede görevlidir. 1814 tarihinde babasının yerine posta geçen Hasan Dede'nin, Tozardılar için Sivas'a ricaya gitmiş olduğu, 1821 tarihinde Tokat ileri gelenleri tarafından İstanbul'a şikayet edilen Filibosoğlu hakkında tanzim edilen arzuhalde mührü bulunduğu görülür. 1829 senesinde vefat etmiş olan Hasan Dede'den sonra postnişin olan Emin Dede, 1829-1845 tarihleri arasında Tokat Mevlevîhânesi'nde vazife yapar. 1840 tarihinde Tokat'ta vuku bulan Latifoğlu isyanı ile alakaları olduğu şikayeti üzerine, isyanla alakalarının olmadığını bildirmek üzere Sivas'a bir adam gönderir.

         Emin Dede'nin 1845 tarihinde bilâ veled vefatıyla, yerine kardeşi şeyh Ali Rıza Dede geçmiş ve 1875 tarihinde vefatına kadar yaklaşık otuz yıl meşihat makamında bulunmuştur. Sultan Abdülmecid zamanına tesadüf eden bu dönemde, dergâh tamir edilmiş ve dergâh şeyhine atiyye verilmiştir. Bu tarihten itibaren de dergâh postuna oğlu Mehmed Hâdî Dede geçmiştir. Mehmed Hâdî Dede, Konya'ya gönderdiği kendisi ile ilgili malumatta, 1871 yılında doğduğunu ve 1875 senesinde babasının vefatı üzerine Tokat Mevlevîhânesi meşihatine tayin olduğunu belirtmektedir.

          Osman Sacid Arı çalışmasında (13), şunları kaydeder. “1762 numaralı defterde Tokat Mevlevîhânesi ile ilgili beş karar bulunmaktadır. 28 Zilhicce 1300  (1883) tarihli ilk kararda, müteveffâ şeyhin hanımı tarafından Sadâret'e verilerek Şeyhülislamlık'a gönderilen ve Meclis-i Meşâyıh'a havâle olunan arz-ı hâl mütâlaa olunmuştur. Arz-ı hâlde şeyhin vefatından sonra Mevlevîhane'nin hizmetini kusursuz bir şekilde îfâ etmesine ve herhangi bir şikayet olmamasına rağmen, Mehmed Sırrı isimli bir şahsın ortaya çıkarak kendisini ve çocuklarını dergâhtan ihraç ettiği bildirilmektedir. Müteveffâ şeyhin hanımı, durumun telgırafla Konya'daki Çelebi Efendi'ye bildirilmesine rağmen cevâbın gelmediğini ifade ederek, dergâhın hizmetinin tekrar kendisine verilmesini talep etmektedir. Meclis-i Meşâyıh, Mevlevî dergâhlarının meşîhat cihetlerine tevcihin Çelebi Efendi tarafından verilen icâzetnâmelerle yapıldığını söylemiş, ancak bununla birlikte diğer dergâhlarda ve Mevlevî dergâhlarında meşîhatin münhal kalması durumunda şeyh tevcihinde izlenecek yolu özetleyerek, müteveffâ şeyhin ailesinin bu şekilde hakaretle dergâhtan tard edilmesinin “ ... münafi-yi adâlet ve hilâf-ı merhamet ve diyânet ... ” olduğunu söylemiş ve durumun Çelebi Efendi'ye bildirilerek bilgi istenmesine karar vermiştir.  Bir sonraki Gurre-i Rebiülevvel 1301 tarihli kararda Tokat Mevlevîhânesi şeyhinin, hanımını ve bir küçük oğlunu bırakarak vefat etmesi üzerine, küçük oğul reşîd ve ehliyet sahibi olana kadar meşîhati vekâleten idâre etmek üzere Çelebi Efendi tarafından Şükrü Dede isimli bir şahsın görevlendirildiği, ancak bir müddet sonra vekil Şükrü Dede azledilerek meşîhatin küçük oğlun uhdesinden ref' edildiği anlatılmaktadır. Yeni atanan şeyh Mehmed Sırrı Dede dergâha gelince, vefat eden şeyhin hanımını ve çocuklarını dergâhtan çıkararak sıkıntı ve zorluk içinde kalmalarına yol açmıştır. Bu karar vefat eden şeyhin hanımı tarafından verilen arz-ı hâl üzerine hazırlanmış ve meşîhatin tekrar vefat eden şeyhin oğluna verilmesi için Çelebi Efendi'ye Şeyhülislamlık'tan bir yazı yazılması talep edilmiştir. Meclis-i Meşâyıh tarafından arz-ı hâle verilen cevapta, Mevleviyye tarikatına mensub dergâhların tevcih muâmelelerinin diğer dergâhlar gibi olmadığı ve Çelebi Efendi'nin inhâları ile yürütüldüğü söylenmekte, ancak bununla birlikte arkasında küçük oğlunu bırakarak vefat eden şeyhlerin uhdelerindeki cihetin, küçük oğul ehliyet kazanana kadar bi'n-niyâbe îfâ olunması gerektiği için, arz-ı hâlde belirtilen durumun caiz olamayacağı söylenmiştir. Vefat eden şeyhin ailesinin sıkıntıdan kurtarılması için, Tokat Mevlevîhanesi meşîhatinin vefat eden şeyhin oğluna tevcih edilerek, ehliyet kazanana kadar meşîhat görevini vekâleten idare etmek üzere başka bir dedenin seçilmesi hakkında Çelebi Efendi'ye “kat'iyyü'l-müfâd bir kıt'a tahrîrâtı aliyye-i hazret-i meşîhatpenâhîlerinin” yazılmasına karar verilmiştir. Tokat Mevlevîhanesi ile ilgili bir diğer karar 5 Muharrem 1302 tarihlidir. Bu kararda da vefat eden şeyhin hanımı tarafından verilen arz-ı hâl mütalaa olunmaktadır. Bu arz-ı hâlde Meclis-i Meşâyıh'ın kararı sonucu Çelebi Efendi'nin inhâsında dergâhın meşîhatinin Mehmed Sırrı Dede'nin uhdesinden ref' edilerek müteveffâ şeyhin oğlu Abdülhadi Efendi'ye iâde olunduğu belirtilmektedir. Ancak burada şikayet konusu, Çelebi Efendi tarafından Mehmed Sırrı Dede'nin dergâhta vekil olarak görev yapmasıdır. Arz-ı hâlde Mehmed Sırrı Dede'nin daha önce şeyhin ailesini dergâhtan çıkarmasının ve diğer problemlerin iki taraf arasındaki geçimi engelleyeceği gerekçesiyle, dergâha başka bir vekilin tayin edilmesi talep edilmektedir. Meclis-i Meşâyıh her iki tarafın da “ ... hasbe'l-beşeriyye ağrâz-ı şahsiyye icrââtından hâlî olamayacaklarından ... ” başka bir uygunsuzluğun ortaya çıkması ihtimaline karşı, Mehmed Sırrı Efendi'nin vekâletinin caiz ve münasib olamayacağını belirtmiş ve Çelebi Efendi tarafından yeni bir dedenin seçilmesi ya da İstanbul'da bulunan dergâhlardaki dedelerden birisinin vekil tayin edilmesine karar vermiştir. 3 Receb 1302 tarihli kararda, bu sefer Meclis-i Meşâyıh'a başvuran, vekâletten azl edilen Mehmed Sırrı Dede'dir. Mehmed Sırrı Efendi Tokat Mevlevîhânesi'nden dönüşü esnasında birçok masraf edip mağdur duruma düştüğünü ve Çelebi Efendi tarafından münhal bir cihet bulunduğunda kendisinin tevcih edileceğinin vadedildiğini belirtmektedir. Ancak bu süre uzayabileceğinden, Hazret-i Şems Dergâhı'na tayin olunan Ahmed Efendi'nin “hilâf-ı usûl-i tarîk” tayin edildiğini söyleyerek, ya bu dergâhın meşîhatinin kendisine verilmesini ya da masraflarının karşılanmasını talep etmektedir. Meclis-i Meşâyıh ise, Mevleviyye dergâhlarının tevcihlerinin Çelebi Efendiler tarafından yapıldığı ve Meclis-i Meşâyıh tarafından bir şey denilemeyeceğini tekrarlamış, ancak Mehmed Sırrı Dede Efendi'nin “ ... kudemâ-yı dedegân-ı tarîkat-ı aliyye-i Mevleviyyeden ve haremi de sülâle-i tâhire-i hazret-i pîr kuddise sirruhudan bulunduğundan hakkında iktizâ eden hürmet ve muâvenetin ifasıyla ... ” ilk münhal olacak cihetin kendisine verileceğinin Çelebi Efendi'ye bildirilmesine karar vermiştir.

          Belgelerden anlaşıldığına göre,  XIX. asrın sonları ve XX. asrın başlarında Mevlevi zaviyelerinin içine düştüğü gelir sıkıntısı meselesi Tokat Mevlevîhânesi için de geçerlidir. 1913 tarihli Konya'ya yazdığı bir yazıda Mehmed Hadi Dede, dergâhın tek geliri olan ekmekçi fırınının tamamen harap olduğunu, bu sebeple Konya'ya mutad olarak gönderilen aylık otuz kuruş kapıçukadarlığı bedelinin aksatıldığını belirtmektedir.  Ayrıca bir başka yazıda da dergâhın 1909 senesinde bir yangın geçirdiğini ve dergâh içindeki demirbaş eşyaların telef olduğunu, daha sonra kendisinin tedarik ettiği demirbaş eşyaları ise bu yazıda zikrettiğini belirtmektedir.

          Posta geçtiği tarihten tekkeler kapatılıncaya kadar geçen süre içinde Tokat Mevlevihânesinde vazife yapan Mehmed Hadi Dede, kendisine tabi 40-50 Mevlevi ile Mevlevi Alayı'na katılmak üzere Tokat'tan hareket etmiştir. Önlerinde sancak ve bayrakları, başlarında şeyhleri kırk-elli Mevlevinin özel giysileriyle askerlik şubesi önüne gelişleri ve yolcu edilişleri bütün Tokat'ı ayağa kaldırmıştır (14).

          Remzi Zengin'in röportajında (15), Mevlevihanenin bulunduğu mahalle sakini Aysel Yoğurtçuoğlu'nun şeyhin kızı Bedriye Üstün (1912-2004) Hanımdan ve dedesinden dinlemiş olduklarını şöyle nakleder. "Abdulhadi Efendi (1871-1941) küçük olduğu için Şeyhlik Beratını almak için İstanbul'a annesi ile gitmiş. Yol güzergahında bulunan Mevlevihanelerde konaklamışlar. Tokat'a dönüşünde Cumhuriyet'in ilanı ile Tekke ve Zaviyelerin kapatılmasına kadar aldığı görevi yürütmüş. Kendisi ilme bağlı, yeniliklere açık, herkesi sabırla dinleyip cevap veren bir kişi imiş." Mezarının da Şeyh-i Şirvani Kabristanlığı'nda Şeyh-i Şirvani Hazretlerinin hemen yakınında olduğu belirtilmektedir.

          Cumhuriyetin ilanı ile Tekke ve Zaviyelerin kapatılmasından sonra Vekiller Heyeti'nin 1924 Eylülünde aldığı karar doğrultusunda Mevlevi Tekkesi olarak görünen bina meşruiyetinde bulunan Abdulhadi Efendi'nin rızası ile Vilayet Evkaf Müdürlüğü'ne tescil edilir. 1934 yılından 1939 yılına kadar boş kalan bina 1939 yılında Hayrat-ı Onarma Cemiyeti tarafından onarılarak yıllığı 140 TL'den Jandarma Komutanlığı'na kiraya verilir ve onlar da burayı 1949 yılına kadar Kadınlar Hapishanesi olarak kullanırlar. Aynı yıl Vakıflar Genel Müdürlüğü Tokat Özel idaresince kısmen tamir edilen binayı Hafızı Kur'an Kursu olarak değerlendirilmesine izin verilir.1954 yılında İmam Hatip Lisesi öğrencilerinin geçici yurt ihtiyacını karşılamış, daha sonraki dönemlerde Kur'an Kursu olarak işlevini sürdürmüş olan yapı zamanla harap olarak terk edilir. Uzun bir bekleyişten sonra 1997 yılında başlatılan restore çalışmaları ödenek yetersizliklerinden ötürü yavaş ilerler. Ciddi olarak 2003'te yeniden başlatılan çalışmalar 2005 yılında tamamlanarak bina 2006 da hizmete açılır. İki katlı bir mimariye sahip olan Mevlevihanenin  yenilenen basık yuvarlak kemerli ve düzgün kesme taş söveli bahçe giriş kapısı, iç içe silmelerden oluşan bir kuşakla çerçevelenmiştir. Yanında bulunan tabelada bugünkü Türkçe ile XVII. Yüzyıl Osmanlı Eseri ifadeleri yer almıştır. Zemin katının "L" şeklinde bir koridor çevresinde odalardan oluştuğu görülmektedir. Buradan ahşap bir merdivenle cephesi on iki ahşap sütun ve yuvarlak revak biçiminde dışa açılmakta olan diğer kata çıkılmaktadır. İkinci kattaki semahane, dilimli kemerlerle birbirine bağlanan on altı sütunlu yuvarlak bir plana sahiptir. Merkezdeki bu bölümün üzeri, basık bir kubbe ile örtülmüş olup bunun göbek kısmı oyma tekniğinin zengin bitki motifleri ile donatılmıştır. Binanın aydınlatılması dikdörtgen formlu ve ahşap kasalı pencerelerle sağlanmaktadır. Binanın restoresinde ahşap karkas arasına kerpiç dolgu kullanılarak bağdadi bir tarz oluşturulmuştur.

          2005 yılında aslına uygun bir şekilde restore edilen Bey Sokağı'ndaki yapı Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından bugün 'Tokat Mevlevihane Vakıf Müzesi' olarak hizmet vermektedir.

Dip Notlar

(1)EFLAKİ Ahmet, Ariflerin Menkıbeleri

(2)ÜSTEK Fatma, Tokat Merkez Kazası Vakıf Kayıtları : H. 984 (M.1576) tarihli Defter-i Evkaf, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üni., Ankara, 1985

(3)BİLGİN Orhan, Fahreddin Iraki, TDV İslam Anasiklopedisi

(4)Ahmet Eflaki, Mevlana'nın zengin iç dünyasının kavranılamayışını üç büyük  zatın onun hakkındaki şu düşünceleriyle şöyle ifade eder. Mevlana öldüğünde de, Şeyh Evhadüddin (Kirmani) çırıl çıplak olmuş, feryatlar ediyor, bağırıp çağırıyor, ve : “Ey aziz!, ey aziz! Sen nasıl gelip gittin de hiç kimse, seni tanımadı” diyerek şu beyti okuyordu:

“O, dünyaya geldi. Bir iki gün bize yüzünü gösterdi. (Sonra) öyle çabuk çıkıp gitti ki, kim olduğunu bilemedim.”

Mevlana Şemseddin (Tebrizi) ise bağlılığını dile getirirken, onun anlaşılmazlığını da itiraf eder. “..Bana yol bulan Mevlana'nın tab'ası olur; çünkü kapalı olan bir kapı onunla açıldı. Tanrı'ya yemin ederim ki ben, Mevlana'yı tanımaktan acizim…” Bu, belki de yıllar önce Mevlana'nın Şam'da Şemseddin'in elini yakalayıp ona, “Dünya sarrafı beni anla”, dediği sırada istiğrak alemine geçen Şemseddin'in etmiş olduğu itiraftı.

“Mevlana'nın müsaadesiyle Muineddin Pervane Şeyh Fahreddin'i Tokat tarafına çağırdı ve onun için yüksek bir hankah yapılmasını emretti. Fahreddin o hankahın şeyhi oldu. Şeyh Fahreddin daima medresedeki semada hazır bulunur ve Mevlana'nın büyüklüğünden söz ederek ah çekip “Hiç kimse Mevlana'yı gerektiği gibi anlıyamadı. O bu dünyaya garip olarak geldi, garip olarak gitti.”, derdi.”

(5)YILMAZ Necdet, XVII.Asırda Anadolu'da Tasavvuf, Doktora Tezi, Marmara Üni., İstanbul, 2000

(6)age

(7)KÜÇÜK Sezai, XIX.Asırda Mevlevilik ve Mevleviler, Doktora Tezi, Marmara Üni., İstanbul, 2000

(8)KOPRAMAN Kazım Yaşar, Evliya Çelebi Seyahatnamesi'ne Göre Tokat Şehri

(9)DURMA Abdulhalim, Evliyalar Şehri Afyonkarahisar

(10)TUNCA Aylin, Vakfiyelerine Göre Tokat Vakıfları, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üni., Ankara, 2000

(11)YILDIRIM Ömer, 1797-1798 Yıllarına ait Tokat Şeriyye Sicilinde Yer alan Belgeleri Sosyal ve Ekonomik Yönden Tahlili, Yüksek Lisans Tezi, 19 Mayıs Üni., Samsun, 2005

(12)MUSLU Ramazan, XVIII. Asırda Anadolu'da Tasavvuf, Doktora Tezi, Marmara Üni., İstanbul, 2002

(13)ARI Osman Sacid, Meclis-i meşâyıh Arşivi'ne Göre Hicrî 1296–1307 (miladî 1879–1890) Yılları Arasında Osmanlı Tekkelerinde Ortaya Çıkan Problemler, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üni., İstanbul, 2005

(14)ÜLKÜ Mehmet, Milli Mücadele Döneminde Tokat, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Osman Paşa Üni., Tokat, 2001

(15)ZENGİN Remzi, Tokat Mevlevihanesi Üzerine Düşünceler, Kümbet Dergisi

 

 

Makaleler
MEVLANA’NIN ADALET FELSEFESİ  -Dr. Ergin Ergül  (07 Aralık 2017)
NÛR ORDUSU  -Ahmet ŞAHİN  (20 Mayıs 2016)
HAZRETİ PEYGAMBERİN YAKINLARI  -Ahmet ŞAHİN  (22 Nisan 2016)
Mevlânâ'ya Göre Evlilik ve Aile  -Prof. Dr. Abdulhakim Yüce  (23 Şubat 2013)
Hz. Mevlâna’nın Eğitim Anlayışı  -Muhammed ACIYAN  (19 Ekim 2012)
Mevlana’nın Şemaili Hakkında Yanılgılar  -Muhammet ACIYAN  (12 Temmuz 2012)
İstanbul'da Mevlevîlik  -Ekrem Işın  (22 Haziran 2012)
Türk Edebiyatında Edebî Tefekkür Anlayışı  -Ahmet ŞAHİN  (20 Mayıs 2012)
Şihabüd-din Sühreverdi  -Semâ Âdabı  (07 Ocak 2012)
MESNEVÎ’NİN ÖNSÖZÜ VE DİBACESİ  -Tahir-ül Mevlevî  (06 Ocak 2012)
TAHiR-ÜL MEVLEVÎ, HAYATI VE ESERLERi  -Sadi Aytan  (06 Ocak 2012)
TASAVVUFÎ ŞİİR  -Ahmet ŞAHİN  (03 Ocak 2012)
Mevlevî Müziği ve Sema'  -Hakan Talu  (01 Ocak 2012)
Mevlana Perspektifinden Hukuk Devleti İlkesi  -Ergin Ergül  (13 Aralık 2011)
Mevlana Perspektifinden Stratejik Düşünce  -Ergin Ergül  (13 Aralık 2011)
MEVLÂNÂ’NIN ESERLERİNDE İNSANIN MANEVÎ GÖRÜNÜŞLERİ  -PROF. DR. KERİM ZEMANİ  (13 Aralık 2011)
SONSUZLUK SUSKUNLUĞUMDA SAKLI!  -Hatice Sedef Ergül  (11 Aralık 2011)
SIRR-I MA‘NEVÎ - İnceleme-Metin  -Dr. Ekrem BEKTAŞ  (03 Kasım 2011)
Kur'ân'ın Mânevî Bir Tefsiri Mesnevi  -Doç. Dr. Hüseyin Güllüce  (14 Temmuz 2011)
MEVLANA’DA ÜZÜM  -R. Bahar AKARPINAR  (20 Mayıs 2011)
EHLİYET VE LİYAKAT KAVRAMLARI  -Gülgün YAZICI  (20 Mayıs 2011)
SÜLEYMAN BELHÎ AİLESİ VE SON MEVLEVÎ POSTNİŞÎNLERİ  -Yrd. Doç. Dr. Yusuf ÖZ  (19 Mayıs 2011)
AŞK BAHÇESİNİN İNLEYEN BÜLBÜLÜ: YAMAN DEDE  -Hatice Sedef Ergül  (08 Mayıs 2011)
MİLLÎ SECİYYE  -Ahmet ŞAHİN  (08 Mayıs 2011)
YÂ RESÛLULLAH!..  -Ahmet ŞAHİN  (18 Nisan 2011)
BATI DÜNYASINDA MEVLÂNA ÜZERİNDE YAPILAN ÇALIŞMALAR  -Prof. Dr. Mehmet AYDIN  (12 Nisan 2011)
MESNEVİ TERCÜMESİNİN MUKADDİMESİ  -Eva de Vitray Meyerovitch (Havva Hanım)  (12 Nisan 2011)
Şems-i Tebrizi'nin Evrensel Mesajları  -Kazım Öztürk  (20 Mart 2011)
Mevlana Öğütlerinin Sosyal Açıdan Önemi  -Kazım ÖZTÜRK  (20 Mart 2011)
MEVLANANIN TEFEKKÜR DÜNYASI  -Kazım Öztürk  (20 Mart 2011)
Hz. MEVLANA'DA ASK  -Dr. Mehmet ÖNDER  (13 Ocak 2011)
MEVLÂNÂ VE DEVLET ERKÂNI  -Can ALPGÜVENÇ  (31 Aralık 2010)
KÂİNÂTIN GÜLÜ’NE  -Ahmet ŞAHİN  (30 Aralık 2010)