ÇALIŞMA VE TEVEKKÜL
Allah , ilim , kudret ve irade sıfatlarının sahibi olarak bütün varlıklar üzerinde tasarruf hakkına kadirdir. Allah ne dilerse onu yapar? Bu yüzden insan her hususta Yüce Allah'ın emir ve isteklerine tam bir güven hali içinde olmalıdır. İşte bu güvene tevekkül denilir. Kuran-ı Kerim'de "Allah'a güven . Vekil olarak Allah yeter." (Azhap,33,3) ayetiyle tevekkülün gereğine işaret edilir. Ancak tevekkül; İnsanın çalışmayı terkederek kaderciliğe düşmesi , tembellik etmesi değildir. İnsan cüz-i iradesiyle doğru olanı seçmeli , çalışmalı, görünürdeki sebeplere riayet ettikten sonra , yalnızca kendisine ya da yaptıklarına güvenmeyip, tam bir samimiyetle Allah'a itaat etmelidir. Tıpkı doktorun hastasını kurtarmak için elinden geleni yaptıktan sonra , takdiri Allah'a bırakması gibi...
Mevlana , çalışma ve tevekküle dair düşüncelerini bu çerçeve içinde ele alır. Mesnevi'de bu iki konu münazara şeklinde işlenir, her ikisinin de önemine işaret edilir ancak münazaranın galibi çalışmak olur.
Mevlana öncelikle tevekkülün gereği üzerinde durur :
"Gemiye yükü yükleyince , artık yapacağın iş Hakk'a tevekkül etmektir.
O yolculukta batacak mısın kurtulacak mısın bilinmez.
"Neticeyi bilmedikçe , gemiye bir adım atmam.
Bu yolda kurtulacak mıyım, yoksa boğulacak mıyım ? Bu iki halden hangisidir anlamalıyım.
Ben , diğerleri gibi sahil ümidiyle Şüphe içinde bu yola gitmem" dersen ;
Tüccarlık yapamazsın. Onlar gayba aittir, sırdır, gizlidir." (Mesnevi, III/ 3105-09)
Bu örnekle Mevlana insanın kuruntu, gelecek endişesi ve rızk kaygısından kurtulması için tevekkülün şart olduğuna dikkat çeker. Yine Mesnevi'de yer alan bir hikayede yeşilliklerle dolu ıssız bir adada yaşayan öküzün hali anlatılır. Akşama kadar çayırda otlayarak semiren öküz , geceleyin ertesi gün ne yiyeceği endişesine düşer, dertlenir , zayıflardı. Her gün doyasıya yemesine rağmen geceleri açlık korkusuyla geçer ; rızkı hiçbir gün azalmamışken , ömrü korku ve dertle sürerdi. (Mesnevi, V/2864-74) Bu misalle de tevekkülün insanın psikolojik sağlığı ve huzuru için gereği dile getirilir. Diğer yandan tevekkül yalnızca istikbal endişesi için değil, insanın her gün yüz yüze geldiği sıkıntıların hallinde de yardımcı olur. Tevekkül sahibi insan sadece hayırın Allah'tan gelebileceğine inandığı için her zaman huzurludur:
"Sen burnunu kanatmak istemezsin ama , burnun kanar. Bu kanayış sana sağlık verir.? (Mesnevi, III/3438)
Ancak tevekkül konusu yanlış anlaşılmamalıdır. İnsan gerekli tedbirleri aldıktan sonra Cenab-? Hakk'ın yardımına güvenir. Hazret-i Peygmberin deyişiyle; ?Önce bineğini bağla , sonra tevekkül et.? prensibi esas olmalıdır. Mevlana' nın tevekkül anlayışı da bu temele oturur:
"Basiretsizin aklının dolaşmaya gücü olmadığından , o hep tevekkülle kör gibi yürür.
Sade tevekkülle savaş olur mu? Bu , tavla oynayanların tevekkül etmesi gibi olur.? (Mesnevi , IV/2921-22) sözleriyle Mevlana çalışmadan tevekkül etmenin anlamsızlığını dile getirir. Zira dinimizde çalışmaya büyük önem verilmiştir. "İnsanın nafakasını temin için çalışması ibadettir. ? Ya da "Yarın ölecekmiş gibi ahiret için , hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için çalışınız." Hadisleri ve "Dünya nasibini unutma" (Kasas, 28/77), "İnsan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur." (Necm, 53/39) veya "Herkes kazancı mukabilinde bir rehindir" (Tür 52/21) ayetlerinin de gösterdiği gibi İslamiyet her zaman insanları çalışmaya sevkeder:
"Tevekkül iyidir, güzeldir; lakin sebebe riayette Peygamber'in sünnetidir.
Çalışıp kazanmak , tevekküle tercih edilir. Şüphesiz böylece de Hakk'ın sevgilisi olursun
Hazreti Peygamber "Tevekkülden önce bineği bağlamak önnemlidir. " demiştir.
"Kazanan Allah'ın sevgilisidir.? Hadisindeki manayı ve tevekkülde sebebe riayet yolunu gör" ( Mesnevi, I/948-51)
"Peygamber : " Rızık kapısı kapalıdır. Kilitleri vardır." Buyurmuştur.
O kilidin anahtarı ; bizim çalışmamız, hareketimiz ve kazancımızdır.
O kapının kilitsiz açılmasına yol yok. Talep olunmadan ekmek vermek , Hakkın adeti değildir. " (Mesnevi, V / 2393-95)
"Ekmediğini biçmek , bu ham bir tamahtır. Akıllı buna meyletmez. Meyve ham olursa , hastalık sebebidir.
"Falan kişi bir hazine bulmuş. Çalışmadan , dükkansız ben de bulsam" deme !
Bu baht işidir ve nadir olur. Vücutta kuvvet oldukça çalışmak lazımdır.
Çalışıp kazanmak, define bulmana mani olmaz. Sen işine bak. Hakk' ın lütfu olursa o da gelir.? (Mesnevi, II /739-42)
Çalışmayı kutsal bir vazife telakki eden Mevlana, dilenciliği reddeder, el emeği ve alın teriyle elde edilen helal kazancı ilim ve hikmet tohumuna benzetir. (Mesnevi, I/ 1707-13). İnsan helal lokma için çalışırsa , sonunda refaha ulaşır. Bunun içinde hiçbir zaman güçlüklerden yılmamalıdır, zira külfetsiz nimet olmaz:
"Hazineyi , muhafaza için bilinmeyen viranelere gömerler.
Defineyi malum yerlere koymazlar. İşte bu yüzden ferahlık da , zahmetin altındadır." (Mesnevi, III /1138-39)
İnsan gerçek mutluluk ve huzura kavuşmak için çalışmalı; çalışma dengesinde hem dünya, hem de ahiret kazancını gözetmelidir :
Kulun "Allah'ın dediği olur demesini tembellikten oldu sanma.
Belki bu ; daha fazla çalışmaya , gayret göstermeye , daha fazla hizmete istekli olmaya teşvik içindir.
Her neyi dilesen, bütün dileklerin muradın üzere olacak!" denilmiş olsaydı ;
O zaman senin tembellik etmen caiz olurdu. Çünkü ne söyler , ne dilersen hasıl olacaktı.
Ama "Allah'ın dediği olur. Bil ki Şüphesiz mutlak hüküm O'nundur." denilince ;
Öyleyse niçin, yüz can ile her sabah ve akşam O' nun kulluğunda ihtimam göstermezsin ?" (Mesnevi, V 3120-25)
Neticede görüldüğü gibi Mevlana'nın dünya ve hayat görüşünde çalışmak , bitmeyen bir dinamizim ve enerji ile güçlüklerle mücadele etmek; daha sonra Allah'a güvenip, tevekküle yönelmek gerekir:
"Önce çalış, tevekkülde kemal gülsün. Tohumunu ek , sonra tevekkül et." (Mesnevi, I/984)