Mevlânâ Düşüncesinde Peygamber ve Sünnet Telakkisi
Doç. Dr. Ahmet Yıldırım
Hz. Peygamberin güzel ahlâkını kendisine örnek alan Mevlânâ, bütün eserlerinde insanlara fazilet ve meziyet yollarını öğretme gayreti içinde olmuştur. Mevlânâ'nın eserlerine bilhassa Mesnevi'ye baktığımızda o, Allah'ın peygamber gönderilmesindeki hikmeti irdeler, bir çok hikmetin olduğunu zikreder. Bu bağlamda bu dünya hayatını bir zindana, bir efsun sandığına benzetir ve insanları buradan kurtaracak olanların ancak peygamberler olduğunu vurgulayarak şöyle der: "Peygamberlerden, şeriat sahibi elçilerden başka kim kurtarabilir, halkı efsun sandığından?!.."1
Yine o, "Peygamberler kulları Allah'a ulaştırmak için gelmişlerdir."2 Peygamberler hayatları boyunca Allah'ı, O'na inanmanın gereğini ve önemini, O'nun sıfatlarını, O'na nasıl kulluk edileceğini, O'nun rızasının nasıl ve hangi yollarla kazanılacağını insanlara öğretmeye çalışmışlar ve bu uğurda her türlü sıkıntıya katlanmışlardır. Bu onların aslî vazifeleridir. Şayet "Her fuzûlî kişi Hakk'ın fazlına, ihsanına erişebilseydi, O bunca peygamber yollar mıydı?!.."3 Elbette ki Allah'ın peygamber göndermesi bir lutuftur.4 Peygamber gönderilmesindeki bir başka hikmet de şudur: Eğer peygamber gönderilmeseydi, insanlar kendi akıllarınca, dini konularda bilgi edinmeye ve çeşitli davranışlar ortaya koymaya çalışacaklardı; ama yaratıcının rızâsını kazanabilecekler mi idi? Bu sorunun cevabı Mevlânâ'ya göre "Hayırdır".5 Ayrıca Mevlânâ bu noktada insan ne kadar donanımlı olursa olsun dini konularda insanın rehbere ihyacı olduğunu ve rehber olmadan yola devam eden kimsenin şaşkına döneceğini, oyun ve eğlenceye dalacağını söyler. Buna bağlı olarak da peygamberlerin insan cinsinden gönderilmesini davetin etkili olması hikmetine bağlar ve onların sıradan biri olmadığına da vurgu yapar.6
Bütün bunlarla birlikte eserlerinde Mevlânâ, peygamberlerin Hak aşığı olduklarına işaret eder, peygamberler arasında ayrım yapılmaması gerektiğini söyler; onların sabır ehli olduklarına, mücadelelerine ve ahlâkî güzelliklerine sıkça yer verir. O, Kur'ân'da adı geçen hemen hemen her peygamberi şu veya bu şekilde eserlerinde zikreder. Bunlardan Hz. Âdem, Hz. Musa, Hz. Süleyman, Hz. Yusuf, Hz. İbrahim, Hz. İsâ ve Hz. Muhammed (sav) sıkça yer verdiği peygamberlerdir.
O, Hz. Peygamberi anlatırken ağırlıkla Kur'ân'a, hadislere, tarihi olaylara ve rivayetlere dayanarak, bu malzemeyi, derin aşkının şiirsel ifadelerini de katarak zengin bir anlatımla değerlendirir. Bunu yaparken, yer yer Hz. Muhammed (sav)'in mucizelerine de değinir ve bunları güçlü şiirsel anlatımıyla süsleyerek anlatır.7
Mevlânâ Celâleddîn er-Rûmî, Hz. Peygamberi Allah Teâlâ tarafından bütün insanlığa peygamber olarak gönderilen Son Peygamber ve elçi olarak kabul etmenin yanısıra, O'na gayet bağlı biridir.8 Onun bu meyanda hayatının büyük kısmını ibadetle, zikirle, Allah'a hamd ve Rasulü Hz Muhammed (sav)'e salât ve selâm ile geçirdiğini görürüz.
Hz. Peygamber'i Kabul ve Tasdik Etme:
Mevlânâ'ya göre Hz. Muhammed (sav), sevgili ve minnet duyulan bir padişah olduğu için, O'na ümmet veya asker olan insan da Rasule teslim olmalı ve itaat etmelidir.9 Ona göre Peygamber Allah'ın kendisine itaati emrettiği kimsedir. Bütün bunlara rağmen Hz. Muhammed (sav)'i kabul etmeyen veya O'nu tasdikte tereddüt gösteren ve O'nun yolunu izlemeyenleri kınar ve onları hidayet yoluna çağırır.10
O'nun Yolundan Gitmenin Gerekliliği
Rasûlüllah üsve-i hasene olduğu için O'nun yolundan gitmek ve sünnetini yaşamak biz Müslümanlar için bir zorunluluktur. Çünkü şu bir gerçektir ki, sünnet, insanların din, dünya ve ahiretle ilgili çalışmalarından; alışveriş ve bu konuyla ilgili hükümlerden; îcâr, âriye, hibe, vakf, nikah ve talak gibi ihtiyaç duydukları bütün şeylerden bahseden ve tüm bu hususları içeren ilimdir. O'nun yolundan gitmek ve sünnetle amel etmekten maksad, Allah'ın Kur'ân-ı Kerim ayetlerindeki isteğini yerine getirmektir. Çünkü Hz. Peygamber Kur'ân'ı en iyi anlayan ve en mükemmel şekilde aktif hayatta uygulayandır.
Mevlânâ'ya göre de Hz. Muhammed (sav)'e uymak gerekir. Çünkü O, insanları şirkten, putlara tapmaktan, cehaletten, zulümden kurtarıp, bunların yerine tevhid inancını, ilmi, hakkı ve adaleti tesis etmiştir.11 Allah'ın sevgisine mazhar olmanın Hz. Peygambere tabi olmaktan geçtiğinin bilincindedir. Mevlânâ, Hz. Peygamberin; "Ben, zamane tufanına gemi gibiyim; biz ve ashabım, Nuh 'un gemisine benzeriz. Kim bu gemiye el atar, kim bu gemiye girerse kurtulur." hadisini naklederek, ebedi kurtuluş için O'na uyma ve O'nun yolundan gitme gerekliliğini işlemiştir.
Mevlânâ'ya göre, Muhammed Mustafa (sav)'nın yolundan gitmek ve O'nun gibi yüceliklere ermek için aşk gereklidir.12 O, sadece dilde veya şekilde kalarak Hz. Muhammed (sav)'i sevmenin kanıtlanamayacağını, bunun yanı sıra, O'nun yolunu takip etmenin önemli olduğunu ısrarla belirtir.13 Bütün bunlardan Mevlânâ'nın da; kendinden önceki mutasavvıflar gibi Hz. Peygamberi örnek almak, O'na uymak, O'nun yolundan gitmek, O'nun emrine itaat etmek, O'nu görsün görmesin kıyamete kadar gelecek bütün insanlığın görevi olduğu düşüncesindedir.
Mevlânâ, Hz. Muhammed (sav)'i anmaya doymaz.14 Hz. Muhammed (sav)'in söz konusu edildiği yerlerde onun üslûbunun, ayrı bir saygı, incelik dolu olduğunu görürüz. O, yaşantısıyla olduğu gibi diliyle de Hz. Peygambere dâima hürmet ve muhabbet dolu olmuştur.15 Birçok özellik ve güzelliklerinden dolayı Mevlânâ, Hz. Peygamberi görüp de sevinip mutlu olmayan için şu şekilde bedduada da bulunur:
Seni görüp de neşelenmeyen kişinin
Başı kilimin altında kalsın, başı dönsün-dursun!16
Hz. Peygamberi gerçek anlamda anlayana ve O'nun yolunu izleyene yardımlar ve bol bağışlar ve ihsanlar vardır.17 Bunlara rağmen Mevlânâ, O'nu herkesin hakkıyla anlayamadığından şikayette bulunur18 ve Hz. Peygamberi doğru anlayabilmek için cehaleti, önyargıları, kibri, hırsı ve yanlış muhakemeyi terk etmeyi gerekli görür.19
Mevlânâ'ya göre Hz. Muhammed (sav), Allah katında ismi ve hatırı büyük olan bir peygamberdir. Topraktan nice insanlar halk edilmiştir, fakat bu yaratılanlar içinde en üstün olanı Hz. Muhammed (sav)'dir. Duası iki âlemde de kabul olunandır. O'nun adı kutsal ve mübarektir; adını alaya veya hafife alan insan çarpılır, perişan ve pişman olur. O hem suret, hem de sîret bakımından insanların en güzel olanıdır.
Hz. Peygamber, insanlara hakkı, doğruyu, güzeli ve iyiyi gösterme ve bunları onlara yaşatma misyonuyla gelmişti. İslâmî disiplinlerin Kur'an'dan sonra bir konuda başvuracakları temel kaynaklarından biri de Hz. Peygamberin sünneti/hadislerdir. Sünnet/Hadis bu konumunu Hz. Peygamberin Kur'ân'daki konumundan ve O'nun tebliğ, tebyîn eden ve uygulayan Allah'ın elçisi olmasından almaktadır. Bu yüzden dini ilimlerle alaka duyan herkes gibi Mevlana ve onun düşüncesinde olanlar için Hz. Peygamber ve O'nun sünneti gerek teorik ve gerekse pratik açıdan önemli olmuştur.
Her mutasavvıf kendinden bir öncekinin terbiyesi altında bulunduğu ve elde ettiği tecrübe ile silsile şeklinde Hz. Peygambere vasıl olduğu ve O'nun dini tecrübelerini tevarüs ettiği anlayışı tasavvuf ehli arasında yaygındır. Mutasavvıflara göre tasavvufî hayatın temelini Hz. Peygamberin ruhî ve zühdî hayatı ile bu konudaki sözleri oluşturmakta bunu böyle olduğunu kendileri de ifade etmektedirler. Bu anlayışı Mevlânâ ve takipçilerinde de görmekteyiz. Tasavvufî hayat ve düşüncenin Kur'ân'dan sonra ikinci kaynağı sünnet yani Hz. Peygamberin sözleri, tavsiyeleri ve yaşama şekli olması,20 onları eserlerinde ele aldıkları öğretilerin dayanaklarını sünnette arama çabaları hadisle ilgilenmeye sevk etmiş, yazdıkları eserlerde göz ardı edilemeyecek kadar hadislere yer vermişlerdir.21 Bu yönüyle Mevlânâ ve takipçilerinin eserlerinde onların birçok anlayış, düşünce ve fikirlerinin temel taşlarına dayanak olarak hadislere yer verilmiştir.22
1 Mesnevi, 1,477.
2 Mesnevi, 1,477.
3 Mesnevi, IV, 463.
4 Dilaver Gürer,; Mesnevide Peygamber Kavramı ve Peygamberler, s. 104.
5 Dilaver Gürer,; Mesnevide Peygamber Kavramı ve Peygamberler, s. 104
6 5 Dilaver Gürer,; Mesnevide Peygamber Kavramı ve Peygamberler, s. 104-105 (özetle)
7 İbrahim Emiroğlu, “Mevlana'nın Hz. Muhammede Sevgisi ve Bağlılığı” İslâm Felsefesi Sorunları, (8-9 Kasım 2002de yapılan Sempozyumun Tebliğ Metinleri), Ankara 2003, s. 273.
8 Bkz. Eflaki, Ahmet, Ariflerin Menkıbeleri (Menakibu'l Arifin, çev. Tahsin Yazıcı, İstanbul, 1995
9 Bkz. Mevlâna Celaleddin er Rumi, Divan-ı Kebir, çev. ve haz. Abdulbâki Gölpınarlı, Kültür Bak. Yay., Ankara, 1992, V, 297, b. 3536.
10 Bkz. Mesnevi, I, 18, b. 225, 227-228. Geniş bilgi için bkz. İbrahim Emiroğlu, “Mevlana'nın Hz. Muhammede Sevgisi ve Bağlılığı” s. 276-277.
11 Bkz. Mesnevi, H, 29, b. 366-368.
12 Bkz. Divân, IV, 278, b. 2681.
13 Bkz. Divân, C. VII. s. 31, b. 419-420; s, 509 b. 6685; C. V, s. 270. b. 3159. Geniş bilgi için bkz. İbrahim Emiroğlu, İbrahim Emiroğlu, “Mevlâna'nın Hz. Muhammed'e Sevgisi ve Bağlılığı”, s. 276-277.
14 Eflâki, Ariflerin Menkıbeleri, 1,580.
15 Bkz. Mevlâna Celaleddin er Rumi. Rubailer, çev. Nuri Gençosman, MEB Yay . İstanbul. 1974. C. I. s. 76, Rubai: 364; Mektuplar, s. 111. Mektup: LXXIÎI; s. 55.
16 Mecâlis, s. 64-65, Meclis; İÜ
17 Bkz. Mesnevi, IV, 307, b. 3443-3444.
18 Bkz. Mesnevi, I, 315, b. 3957-3959.
19 Bkz. Divân,; I, 3. Geniş bilgi için bkz. İbrahim Emiroğlu, “Mevlâna'nın Hz. Muhammed'e Sevgisi ve Bağlılığı” s. 274-275,276.
20 Sünnetin tasavvuf için de kaynak oluşuyla ilgili olarak bkz. Yusuf el-Kardâvî Sünneti Anlamada 40 Yöntem, s. 81-85
21 Bkz. Bilal Saklan, Kûtu'l-kulâbtaki Tasavvufî Hadislerin Hadis Metodolojisi Açısından Değeri, s. 155
22 Örnek olarak bkz, Ayşe Gültekin, İsmâil Ankaravî'nin Mesnevi Şerhi Mecmûatü'l-Letâif ve Matmuratûl-Meârif te Hadis (Altıncı Cilt Örneği), Konya, 2005 (Bitirilmemiş doktora tezi); Fikret Karapınar, Mesnevî/Ankaravî Şerhi, İlk 100 Hadisin Tahrici, Konya 2001 (Doktora Semineri).