Semazen Akademik sayfalar hakkında düşünceleriniz?
İdare eder, Güzel, Daha güzel olabilir, Çok güzel, Çok Kötü
REKLAM ALANI
Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
MEVLÂNÂ VE TAASSUB
Abdullah ÖZBEK
Mevlânâ eserlerinin pek çok yerinde, taassuba, taklite, kıt akıllılığa fırsat buldukça temas etmiş, mutaassıb kişilerle alay ederek onları yenmiştir.
13 Şubat 2008

Mevlânâ eserlerinin pek çok yerinde, taassuba, taklite, kıt akıllılığa fırsat buldukça temas etmiş, mutaassıb kişilerle alay ederek onları yenmiştir.

Kelime manâsı itibariyle taassub (fanatizm), akraba ve kavmi­nin ferdlerine yardım ve aşırı ta­raftarlık anlamına gelir.

Istılâh olarak taassub ise, bir dine, bir görüş ve düşünceye ve­ya bir partiye, başka hiç bir ger­çeği görmemecisine, körükörüne bağlanmaktır.i

Hak ve güzel olan şeye taraf­tarlık İslâm"ın bir emridir. Buna müspet taassub denilmektedir. Bu tip taassuba “Salâbet-i Diniyye ve Ahlâkiyye (dinde ve ahlâk­ta sağlamalık ve dayanıklılık)” denir.

Taasub denilince daha çok olumsuz manâsı anlaşılır. Bu an­lamdaki taassubun sebebi zaaf, cehalet, muhâkemezsizlik, kör taklit ve kuru inattır.ii

Taassub, din, ahlâk, âdet vs. konusunda, lüzumlu lüzumsuz taraftarlık ve gayretkeşlik uçlar­da dolaşmak ve aşırılığa kaç­maktır.

Taassub, yüzyıllar önceki bil­gileri düşünmeden tekrardır.iii

Mutaassıb insanın ufku dar, görüşü kısa, hareketleri saldır­gandır. Sadece kendi görüşüne itibar eder. Ona göre doğrunun tek ölçüsü vardır. O da kendi kafasıdır

Mutaassıb hiç bir zaman hak­perest değildir.

Hakperest insan müsâmahalıdır, hür tartışmadan yanadır.

Rahatlıkla muhalifinin delilini dinler, doğruyu görmesi için çalışır, asla ayağını kaydırmak iste­mez. Onun tek hedefi, kendisinin değil, hakkın üstünlüğünün orta­ya çıkarılmasıdır. Bunu yaparken de daima i"tidalli olmayı ter­cih eder.

Mutaassıbın metodu, hangi şekilde olursa olsun, muhalifini dinlememek ve delillerini reddet­mektir.iv

Tarihte pek çok taassub ör­nekleri vardır. Ve bunun insanlı­ğa sunduğu şeyler: Ayrılık, guruplaşma, hased, kin, kavga ve dinden uzaklaşma...

Mevlânâ çeşitli vesilelerle taasubun gülünç yönlerine dikkat çeker ve bunu kavratmak için pek çok misâller verir, hikâyeler anlatır. Bunlardan bir kaçı:

Dilbilimci ile Gemici Hikayesi

Kendini beğenmiş bir dilbilimci gemiye biner. Yolda gider­ken gemici ile aralarında şu ko­nuşma geçer:

Dilbilimci: Sen dilbilgisi bili­yor musun?

Gemici: Hayır...

Dilbilimci: Öyleyse ömrünün yarısı boşa gitti!..

Gemici öfkelenir, gönlü kırı­lır; fakat hemencecik belli et­mez, bekler... Susmayı tercih eder.

Derken, biraz sonra fırtına çıkar, gemi sallanmaya başlar, işte dilbilimciye cevap verme­nin tam sırasıdır. Bu sefer de şöyle bir hesaplaşma başlar:

Gemici: Hey! Söyle baka­lım, sen yüzme bilir misin?

Dilbilimci: Hayır, a güzel cevaplar veren güzel yüzlü!..

Gemici: A dilbilimci, şimdi senin bütün ömrün boşa gitti. çünkü gemi girdaplarda batar gider.v

Mevlânâ burada, kendi branş ve mesleğini diğerlerinden üstün gören bencil ve dar görüşlü bir kişinin, karşı karşıya kaldığı kötü ve gülünç durumu tasvir etmektedir...

Aslında her meslek ve hüner, toplumun bir ihtiyacını karşılamaktadır. Bu bakımdan her meslek ve hüner erbabı değerlidir ve saygıya lâyıktır. Meseleye bu düşünceyle yaklaşılmadığı taktirde toplumda anlamsız yarışlar ve kargaşalar baş gösterir. Neticede, insanların kabiliyetlerine uygun meslek seçmeleri çok zor olur. Bu da ehil olmayanların iş başına geçmelerine yol açar.

Karanlıkta Fil Tarifi

Hintliler, halka göstermek için karanlık bir ahıra fil yerleştirirler. Fili görmek için pek çok kişi bu ahıra girer.

Tabii ki zifiri karanlıkta fili görmenin imkânı yoktur. Herkes file el sürer. Hortumuna dokunan “Fil oluğa benziyor”der. Kulağına dokunan “yelpaze” diye tarif yapar. Ayağına dokunan “direk gibi bir şey” sanır. Sırtına dokunan da “taht” gibi algılar.vi

Herhangi bir konuda sağlam bir bilgiye ulaşmak başta o konu ile ilgili engelleri ortadan kaldırmak gerekir. Çünkü pek çok şey insanın meseleleri ve nesneleri doğru algılanmasını engeller. Meselâ hırs, kızgınlık, tarafsızlık, aşırı sevgiler ve ilgisizlikler, doğru bilgiye ulaşmanın önünde birer karanlık ortam oluştururlar.

Herhangi bir konuda karar verirken de konunun iyice aydınlanmasına dikkat etmek gerekir. Acele ve hırsla verilen kararlar olayın tamamının görülmesini engeller. Bu da haksızlığa sebep olur.

Kendisini Kaptan Zanneden Sinek

Bir sinek, küçük bir su birikintisi üzerindeki saman çöpünün üstüne konar. Kaptan gibi de poz verir. Ve şöyle hava atar.

“Denizi de gemiyi de en iyi ben bilirim. İşte şu, deniz; bu da gemi... Bense ehliyetli, doğru düşünen, yerinde karar veren bir kaptanım...”

Sinek, denizin üstünde gemisini sürüp durur... O kadarcık su, ona, uçsuz bucaksız bir deniz gibi görünür.

O su birikintisi, ona göre o kadar sınırsızdır ki, onu olduğu gibi görecek göz nerede?..

Görüşü ne kadarsa, dünyası da o kadardır. Denizi de görüşüncedir...

Aslı esası olmayan yorum sahibi de sineğe benzer. Onun vehmi de su birikintisidir. Düşüncesi ise, saman çöpü...

Sinek, kendi düşüncesine saplanıp yoruma kalkmışsa, bundan vazgeçse, baht o sineği devlet kuşu haline getirir.

İbretle bakan kişi sinek olmaz...vii

Bu hikmetli hikâye ile Mevlânâ, dar görüşlülüğün, parçayı görüp bütünü görmeyişin ne kadar gülünç olduğunu anlatmaktadır.

Mevlânâ"ya göre dar görüşlülüğün bir sebebi de taklittir.viii Çünkü taklit, aslın ve esasın görülmesini engeller. İnsan taklitten kurtulmak istiyorsa, sırf görünüşlere bakarak karar vermemeli her şeyin iç yüzünü araştırmalıdır.

Nice altın vardır ki, hasetçi hırsızlardan kurtulmak için dumanla karartılmıştır. Nice altın suyuna batmış bakır da vardır ki, aklı kıt kişiler kapılır ona...ix

Diğer taraftan her çeşit şehvet ve aşırılıklar da dar görüşlülüğe sebep teşkil eder. Onun için insana, mezara kadar gören akıl değil; ondan sonrası da gören akıl gerekir.x

Konya, Büyükşehir Belediyesi Yayın Organı, Kasım - Aralık, 1997, s. 34-35

iDİPNOTLAR

Orhan Hançerlioğlu, Felsefe Ansiklopedisi, Remzi Kitapevi, İst. 1977, c. 3, s. 328.

ii Şu hususları da taassubun sebepleri arasında saymak mümkündür:

a) Dinin iyi kavranmaması ve ruhunun kaybedilmesi.

b) Zor Amel, Azimet ve Ruhsat Tartışması.

c) Şeriat Tarikat, Sunni - Şii, Hak - Batıl Tartışması.

d) Siyasi İntikam Arzuları.

e) Heva ve Hevesler.

f) Problem Üzerinde Düşünmeme vb...

iii Nurettin Topçu, İslâm ve İnsan, Hareket Yay. İst., 1969, ss. 24-36.

iv Muhammed Abduh-Tarık Abdulhalim, Mukaddime fi Esbâb-ı İhtilâfi"l - Müslimîn Ve Teferrukihim, II. Baskı, Kuveyt, 1986, s. 81

v Mevlânâ, Mesnevî, Tercüme ve Şerh: A. Baki Gölpınarlı, Kültür Bak. Yay., Ank., 1989, I/2847 - 2853

vi Mevlânâ, a.g.e., III/1260 - 1269

vii Mevlânâ, a.g.e., I/1087 - 1095

viii Mevlânâ, a.g.e., I/480 - 503. Tabii ki Mevlânâ"nın karşı çıktığı taklit, zararı olan taklittir. O bu konuda, “Kuş sesini taklit eden avcı ile kuşun kendisi bir olur mu?” der. Çünkü Mevlânâ orijinallikten yanadır. O"nun hedefi, bu tip taklide dayalı bilgi ve davranışlardan kurtulup özü bulmak ve onun anlamına göre yaşamaktır. Bak: Mevlânâ , Fihi Mâfîh, Ter: M. Ülker Tarıkâhya, MEGSB. Yay., İst., 1985, s. 25-30

ix Mevlânâ, Mesnevî, IV/2163 - 2187

x Mevlânâ, a.g.e., IV/ 3310 - 3219

Makaleler
MEVLANA’NIN ADALET FELSEFESİ  -Dr. Ergin Ergül  (07 Aralık 2017)
NÛR ORDUSU  -Ahmet ŞAHİN  (20 Mayıs 2016)
HAZRETİ PEYGAMBERİN YAKINLARI  -Ahmet ŞAHİN  (22 Nisan 2016)
Mevlânâ'ya Göre Evlilik ve Aile  -Prof. Dr. Abdulhakim Yüce  (23 Şubat 2013)
Hz. Mevlâna’nın Eğitim Anlayışı  -Muhammed ACIYAN  (19 Ekim 2012)
Mevlana’nın Şemaili Hakkında Yanılgılar  -Muhammet ACIYAN  (12 Temmuz 2012)
İstanbul'da Mevlevîlik  -Ekrem Işın  (22 Haziran 2012)
Türk Edebiyatında Edebî Tefekkür Anlayışı  -Ahmet ŞAHİN  (20 Mayıs 2012)
Şihabüd-din Sühreverdi  -Semâ Âdabı  (07 Ocak 2012)
MESNEVÎ’NİN ÖNSÖZÜ VE DİBACESİ  -Tahir-ül Mevlevî  (06 Ocak 2012)
TAHiR-ÜL MEVLEVÎ, HAYATI VE ESERLERi  -Sadi Aytan  (06 Ocak 2012)
TASAVVUFÎ ŞİİR  -Ahmet ŞAHİN  (03 Ocak 2012)
Mevlevî Müziği ve Sema'  -Hakan Talu  (01 Ocak 2012)
Mevlana Perspektifinden Hukuk Devleti İlkesi  -Ergin Ergül  (13 Aralık 2011)
Mevlana Perspektifinden Stratejik Düşünce  -Ergin Ergül  (13 Aralık 2011)
MEVLÂNÂ’NIN ESERLERİNDE İNSANIN MANEVÎ GÖRÜNÜŞLERİ  -PROF. DR. KERİM ZEMANİ  (13 Aralık 2011)
SONSUZLUK SUSKUNLUĞUMDA SAKLI!  -Hatice Sedef Ergül  (11 Aralık 2011)
SIRR-I MA‘NEVÎ - İnceleme-Metin  -Dr. Ekrem BEKTAŞ  (03 Kasım 2011)
Kur'ân'ın Mânevî Bir Tefsiri Mesnevi  -Doç. Dr. Hüseyin Güllüce  (14 Temmuz 2011)
MEVLANA’DA ÜZÜM  -R. Bahar AKARPINAR  (20 Mayıs 2011)
EHLİYET VE LİYAKAT KAVRAMLARI  -Gülgün YAZICI  (20 Mayıs 2011)
SÜLEYMAN BELHÎ AİLESİ VE SON MEVLEVÎ POSTNİŞÎNLERİ  -Yrd. Doç. Dr. Yusuf ÖZ  (19 Mayıs 2011)
AŞK BAHÇESİNİN İNLEYEN BÜLBÜLÜ: YAMAN DEDE  -Hatice Sedef Ergül  (08 Mayıs 2011)
MİLLÎ SECİYYE  -Ahmet ŞAHİN  (08 Mayıs 2011)
YÂ RESÛLULLAH!..  -Ahmet ŞAHİN  (18 Nisan 2011)
BATI DÜNYASINDA MEVLÂNA ÜZERİNDE YAPILAN ÇALIŞMALAR  -Prof. Dr. Mehmet AYDIN  (12 Nisan 2011)
MESNEVİ TERCÜMESİNİN MUKADDİMESİ  -Eva de Vitray Meyerovitch (Havva Hanım)  (12 Nisan 2011)
Şems-i Tebrizi'nin Evrensel Mesajları  -Kazım Öztürk  (20 Mart 2011)
Mevlana Öğütlerinin Sosyal Açıdan Önemi  -Kazım ÖZTÜRK  (20 Mart 2011)
MEVLANANIN TEFEKKÜR DÜNYASI  -Kazım Öztürk  (20 Mart 2011)
Hz. MEVLANA'DA ASK  -Dr. Mehmet ÖNDER  (13 Ocak 2011)
MEVLÂNÂ VE DEVLET ERKÂNI  -Can ALPGÜVENÇ  (31 Aralık 2010)
KÂİNÂTIN GÜLÜ’NE  -Ahmet ŞAHİN  (30 Aralık 2010)