“Her beyti ayrı kafiyeli mufassal manzumeye verilen ad” tanımından taşan bir yapısı vardır Mevlâna"nın Mesnevîsinin.1 Biçim, yalnızca, onun döküldüğü, bir bakıma dökülmek zorunda bulunduğu kalıbı, cesedidir. Ruhudur ki onu Mesnevî-i Şerîf kılmıştır.
Mesnevî"nin ölümsüz ruhu, yüzyıllardan beri okuyucu, yazar, ve şairleri etkilemeye devam etmektedir. Günümüzde de "mesnevî şiir"ler yazılmaktadır. Her çağ kendi edebiyat dili ve biçimiyle zuhur ettiğinden, günümüz mesnevilerini ararken dikkatler biçime değil de, ruha ve göreve çevrilmelidir. Onun ruhunu taşıyan, üstlendiği görevi üstlenen hangisidir diye bakılmalıdır. Elbette, şekil izleri de olacaktır aranılan eserde, temsiller, hikayeler, mazmunlar; ancak çağdaş biçimleriyle. Bulacağımız Sezai Karakoç"un neredeyse tamamı sembol diliyle yazılmış çağdaş mesnevîler olan2,3 şiirleridir. Adeta Mesnevî"nin ruh ikizi gibidir onun şiirleri.
Mevlâna Mesnevî"sini Kuran, sünnet, peygamberler tarihi, kelam, hikmet, tasavvuf menkıbeleri, felsefe, tarih, tabiat, halk hikayeleri ve gelenekleri ile kendi fikriyatı, hissiyatı, gözlemleri ve hatıralarından kurmuştur. Bu iç ve dış kuruluş unsurlarını kıyaslamak Sezai Karakoç"un şiirlerindeki mesnevîyi hissetmeyi kolaylaştıracaktır.4
Sezai Karakoç"u oluşturan üç temel insan etkisinden biridir Mevlâna.5 Onun akıl özünü İmâm-ı Gazâlî, ruh özünü Muhyiddîn-i Arabî, kalb özünü ise Mevlâna inşa etmiştir. “Onlar bir nevi manevi baba durumundadırlar.”6. Sezai Karakoç"taki Mevlâna ve Mesnevî etkilenmesi bir atıftan ibaret değildir. Daha 12 yaşındayken Mesnevî"yi tetkik etmiş7 biri olarak, onun, yazıldığı çağda üstlendiği görevi, günümüzde kendi şiirlerine taşıtmaktadır. Haçlı seferlerini, Moğol istilalarını görmüş, Doğu ve Batı arasında adeta sıkışmış, bunalmış, yok olmak üzere olan toplumun Mevlâna ve Mesnevî"sinden elde ettiği ruhsal derleniş toparlanış, direniş ve ayakta kalış gücü ve gelecek ümidi, günümüzün Doğu-Batı sıkışmasındaki toplumuna Sezai Karakoç ve onun "mesnevî şiir"leriyle aktarılmaktadır.
Sezai Karakoç"un, Hızırla Kırk Saat"i yayımladığı yıl olan - şiir hayatının on altıncı yılıdır- 1967"den beri yazdığı şiirlerin hemen tümünde Mesnevî ruhu kendini hissettirmiştir. Hızırla Kırk Saat, Taha"nın Kitabı, Gül Muştusu, Zamana Adanmış Sözler, Ayinler, Çeşmeler, Leyla ile Mecnun, Alınyazısı Saati, hep kitaplık çapta mesnevî şiirlerdir8 ve birlikte, deyim yerindeyse onun Mesnevî"sini oluştururlar. Hacim ve ruh itibariyle Köpük, Fırtına, Sesler, Av Edebiyatı, Fecir Devleti, Masal, Ses, Ova ve Ateş Dansı şiirleri de bunlara dahil edilmelidir. Dokuz kitapta toplanan toplam 13 şiir kitabından yedi tanesi mesnevî kitaptır (Hızırla Kırk Saat, Taha"nın Kitabı, Gül Muştusu, Leyla ile Mecnun, Alınyazısı Saati, Ayinler, Çeşmeler). Bunların dışında kalan ve saf şiir olarak adlandırabileceğimiz ilk dönem şiirleri ise Dîvân-ı Kebîr"e karşılıktır diyebiliriz.
SEZAİ KARAKOÇ"TA MESNEVÎ - SEZAİ KARAKOÇ"UN MESNEVÎSİ
Sezai Karakoç 1996 yılında yayımlanan “Mevlâna”9 biyografisinde, XII. Bölüm"de daha yoğun olmak üzere, Mesnevî"yi tahlil etmiş ve ana hatlarını ortaya koymuştur. Bu tahlili, Sezai Karakoç"un kendi mesnevî şiirleri için de geçerli sayabiliriz.
Mesnevî"nin bu tahlilde ortaya konulan ayırt edici özellikleriyle Sezai Karakoç"un şiirinde bu özelliklere koşutlukların belirlenmesi, Mesnevî ruhunun günümüzdeki taşıyıcısını da işaret edecektir. Sezai Karakoç"un alıntıladığımız mısraları, onun şiirinin, Mevlâna biyografisinden çıkararak ve parantez içinde sayfa numaralarını vererek sıraladığımız, Mesnevî"nin temel özelliklerini haiz olduğunu örneklemekte ve aynı zamanda, kendilerinin oluş sırlarını da ele vermektedirler:
“Tamamen rahmanî kaynaktan” gelmiştir.10 (s.63).
“Bir şiir halinde gelen
Bir bilgi halinde gelen
O ses olmasa”11
“Üstün bir ilhamın içinde somutlaştığı büyük kitabdır….Vahiy değildir, ilham kaynaklıdır ama, adeta ondan ötede bir ilham yoktur artık.”12 (s.63).
“Sen zorla beni
Sen görevlerin görevi
Sen zorla gecenin kelebeği
Namaz bitimlerinin sır dili
Oruç ikindilerinin şehri
Sen zorla beni
İnsan dersi
Kelimeleri getir
Cebrailin öğrencisi”13
“Mevlâna"nın erdiği "makam"dan konuşma”sıdır. (s. 68).
“Ben sen İsa ve Yahya
Bir gülü yetiştirmek için
Yaratılmışız
Şükür Tanrıya”14
“Kur"anın yorumudur.”15 (s. 72). “…Endirekt metotla Kur"an hakikatlerini öğretmek, ….yaşatmak” amaçlıdır. (s.73).
“Bir yer var orada ipekten sedirler
Orada inci gibi çocuklar
Orada öbür tarafından eşyayı gösteren kızlar
İnsanlar uzanmış sonsuzluğa bakar
Altından ırmaklar akar
Orada yetmişi iki vakit var
Fakat her vakit de bahar bahar bahar
Bir mevsim geldi mi öbür mevsim gitmeyecektir
Bir mevsimde dört mevsim birden devşirilecektir.”16
“… "Görevli" bir kitaptır….”17 (s.64).
“Tanrım altına karşı
Altının ufukları tutmuş
Görünmez yüzlü kanatlarına karşı
Bir gülü kılıç gibi kullanarak
Kalb yararak
Ruh sarsarak
Akıl kırarak
Büyük savaşı vermeğe sen gönderdin”18
“…Tarihi-sosyal amacı” vardır. (s.73).
“Kasları çağa gerilmiş
Er kişiler çıkıyorlar bir bir geceden
Biliyorum geliyorlar sancaklarıyla
Geceyi silen sancaklarıyla
Gök yeşilini getiriyorlar
Güneşin ışığını taşıyorlar
Koşanlar bunlardır çağırdığım fecre doğru
Yoğrulacak bir fecre doğru”19
Okuyucuyu “…hiç bir eserin ve hiçbir şiirin varamayacağı bir maneviyat alemine” yükseltmektedir. (s.65). “…İnsan ruhunu Birlik denizine ulaştırarak kurtaran” bir nehirdir.20 “…İnsanı Tanrı adamı kılacak ortamı hazırlamaktadır ruhlarda.” (s.74)
“Ve Tanrı görünüyor artık
Ve Tanrı onlardan razıdır artık
Saçılıyor bir hazine gibi ortaya
Gizli bir hazine gibi ortaya sırlar
Dayanmaz oldu bu açılıma aynalar
Kırılıp dökülüp yokluğa karıştılar
Uzaktan yakından camiler geldi
Gecemize ışık tuttular mum ve fener gibi”21
“…Zengin malzeme unsurları, tek tek büyük yapıda yerlerini alırken, adeta öz değiştirerek” ruhanileşmişler, rahmanileşmişler ve ulvileşmişlerdir.22 (s.64).
“Ben bir deve gördüm Basrayı köpük köpük saçıyordu ağzından
Bir deve de Bağdatı lokma lokma yutan
Bir hörgücünde Şam bir hörgücünde kızıl bir akşam”23
“Metafizik planlı ve konulu…”24dur. (s.74).
“Meleği vücudumda duyarak
Kendimi kendime muhatap sayarak
Meleğin kelimelerinde yaşayarak
Okudum yeni bir kitabın ilk sayfasını
İlk ayetlerini”25
“…Yeni bir dilin sonsuz dünyası…”26dır. (s.57).
“Ufuklardan ufuklara taşıyarak kelimeleri
Ne yapılar kurdum eleğimsağma gibi
İçimdeki buluttan yağıştan şimşekten ışıklardan
Gizli bir yapı taşından ders okudum ben
Şiirin birden kaçışını denizlerden”27
“…Metafizik bir lirizmdir.” (s.71).
“Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır
Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
Aşk celladından ne çıkar madem ki yar vardır
Yoktan da vardan da ötede bir Var vardır
Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır
Senden umut kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır”28
“Mesnevi, hazır ve gaibteki, şimdiki zaman ve gelecekteki dostlara, öğrencilere, kardeşlere, derli toplu, bir görüşü temsiller, hikayeler, mazmunlarla sunmak ve öğretmek için…”dir. (s.55)
“Yeni bir çağın önüne
Yeni bir kitabı koyuyorum
Bir sayfada Kur"ana
Bir sayfada Kabeye açılıyorsun
Bir sayfada dönen hacıları kutluyorsun
Bir sayfada at sağnağı
Bir sayfada aşı saati kıyamet beneği
Bir sayfada bir kenti güçlendiren o kişi
O üçüncü kişi
Bir sayfada tuza dönüşen Lut kavmi”29
“…Bir nehir gibi akan çağrışımlar zinciri ve halkalarıyla uzamış temel kitap”dır. (s. 55).
“Akşam kente bir meryem gibi girer
Bir çocuk kutsal bir çocuk doğurur gibi
Her yönden bir ses yükselir bu karanlık nedir
Kurban kesilirkenki karanlık
İbrahimin bıçağındaki karanlık loşluk aydınlık
Keskin ışık
İsmail
İsmail bir çocuk başından serçe geçen
Mavi bir gül nöbeti sertçe geçen
Omzundan arşlar dökülen”30
“Mesnevi, temelde bir eğitim kitabıdır.” (s. 72).
“Aç susuz ve tekmelenmiş
Zavallı hayvanların bakışlarında
Çatlamış yüreğimizin kavı tutuşur
Dulların yetimlerin
Öksüzün ufkunda hayallerimiz uçuşur
Köle ve esirlerin
Yoksulun çaresizin
Gönlündeki burukluk bizim anımızdır
Anlatırsan bütün bunları bizi anlatmışsındır”31
“Çocuktan büyüğe, herkese sesleniyor. Alim, ümmi herkes yararlanabilir ondan.” (s.73).
“Suyu arayan adam değil
Suyun aradığı adam ol sen de
Sen doğu olursan güneş sana gelecektir
Sen kuşluk olursan kuş sende ötecektir”32
“Mesnevi"yi okumaya başlamak, onunla hemhal olmak, yıllar yılı onunla yoğrulmak, bir değişim sürecine girmek ve onu yaşamaktır… Bir bilinçlendirme öğretisidir Mesnevi.” (s.73).
“İlkin bu kötülük ağını yırtmak gerek
Köleliklerin çelik zincirini parçalamak
Ruhları çekip götürmek yeni bir dünyaya
Eritip arıtmak bir yüksek fırın potasında
Her türlü cüruftan pastan arınmalı maden
Arınış, büyük arınış gelmeli ateşten
Ruh arına arına özgür olmalı
Tanrı"ya yaklaşma halini bulma
Kitabın bir ödevi bu
Çağdan çıkarıp ebedi çağa götürme oyunu”33
“Anadolu insanının ruh yapısının oluşmasında büyük katkıları oldu.”34 (s.75).
“Ey kalbim sen yine bunları ara
Ve bul yeniden
Çatıda setlerde ufuk çizgisinin olduğu her yerde
Her müslüman gönülde ve yüzde
Bin bir yol gider bir yola varır
Orda kalbimizin fidanı göğerir
Orda gönlümüzün çiçeği açar
Açar bir gün elbet yeniden gönlümüzün çiçekleri
Görülmemiş fizikötesine ait çiçekler
Mesnevinin Manevinin
İhyanın Mektubatın
İstanbul"un Bursa"nın
Diyarbekir"in Konya"nın
Erzurum"un Bağdat"ın Şam"ın
Kahire"nin ve bütün Afrika"nın
Mekke"nin ve Medine"nin gülleri”35
“Divan-ı Kebir, Mevlâna"nın subjektivitesi, Mesnevi ise objektivitesidir….[O], bir senfoni, bir Âyin-i Şerif. İnsanlık Senfonisi ya da Âyin-i Şerifi.”dir. (s.69).
“Eşyaya ve insana yeni bir maya katan
Kıyamet merceğiyle uyarlı diriliş aşısından
Bu son ayinin fısıltısından
Yeni bir soluk gelip ufkumuzu sarınca
Yeni Düzen"de buluşacak ağaç ve insan
Toprak ve su taş ve karınca
Artık mutluluktur ve mutluluğun ötesidir bu
Tanrının gözüyle bakış penceresidir bu”36
SONUÇ
Mesnevî"nin Mevlâna"dan sadır oluşundaki şahsi, sosyal ve tarihi sebepler ile Mesnevî"yi oluşturan unsurların benzerliği yönünden, Sezai Karakoç bir mesnevî şairi ve şiiri çağdaş bir mesnevî olarak kabul edilebilir.
DİPNOTLAR
1 “Attar"da, Senai"de, Mevlâna"da, Câmi"de, Yunus Emre"de. Onların eserlerinde rahmanîliğin rüzgarları eser. O dünya gelmiş, bu dünyayı da içine almıştır sanki. Adeta, bu dünya, öbür dünya yapraklarından bir yapraktır. Ya da bu dünya gitmiş, ahiretin bir parçası olmuştur. Öyle bir dünya doğurmuşlardır ki, edebiyat, bu dünyanın içinde soluk alır. Tasavvuf ve musiki, bu dünyaya, zaman ve mekan boyutları olur. İslâm uygarlığının ruhudur bu.” Sezai Karakoç, Edebiyat Yazıları I, 2. b., İstanbul: Diriliş Yayınları, 1988, s. 25.
2 “Aslında, yeni olmak, "eski"nin sırrını bulmaktır. Çünkü: o "eski", bir nevi ölmezlik kazanmıştır. Şair de, zaten o ölmezlik sırrının peşindedir.” Karakoç, Edebiyat Yazıları I, s. 25.
3 “Şiirin tarihi kurum haline gelmiş öğeleri, kaybolan medeniyet unsurlarının bambaşka biçimler ve şekillerde devam etmesi gibi, aslında yenilenerek sürüp giderler……Ayni görünüşle olmasa da bu ortaya çıkış, anlayan ruhlarca kolayca saptanabilir.” Karakoç, Edebiyat Yazıları I, s. 104.
4 Mevlâna"nın çocukluğu İran"da, Sezai Karakoç"un Güneydoğu Anadolu"da geçmiştir. Her ikisi de, Ortadoğu coğrafyası, iklimi, gelenekleri ve söylenceleri arasında yetişmişler ve şiirlerinde bu arka planı korumuşlar, ortak inanç ve kültür kaynaklarından beslenmişler, çağlarının kültür başkentleri olan Konya ve İstanbul"a göç etmişler, hayatlarını inançları ve milletlerini yüceltmeye adamışlar ve bu uğurda yazdıkları eserlerini kendileri yaymışlardır.
5 “Tanrı aşkından doğan o atlı
Yunus izli Mevlana çizgili
Muhyiddin-i Arabi gölgeli Gazali hacimli” Sezai Karakoç, Alınyazısı Saati, 3. b., İstanbul: Diriliş Yayınları, 1998, s. 56.
6 Karakoç, Edebiyat Yazıları I, s. 98.
7 “Bir arkadaş, evlerinde çok eski kitaplar olduğunu söyledi. Evine gittik…..Bir Mesnevi şerhi, bir de farsça öğreten birkaç kitap aldım. Mesnevi şerhinde hem metin, hem lugatler, hem anlam, hem de açıklama vardı. Bu benim için çok yararlı oldu. Adeta Mesnevi"yi anlamaya başlamıştım. Ortaokulda ikinci sınıftaydım. Çok erken bir uyanmasıydı bu zihnimin.” Sezai Karakoç, «Hatıralar - XXIX », Diriliş Dergisi, Dönem 7, Sayı 29 (6 Şubat 1989), s. 12.
8 “Kitaplık çapta şiirler de Mesnevilere karşılıktır.” Karakoç, Edebiyat Yazıları I, s. 104.
9 Sezai Karakoç, Mevlâna, İstanbul: Diriliş Yayınları, 1996
10 “Veli şairler, ilahi ilhamdan nasiplerini almışlardır. Şiirleri keramettir. Mevlanada olduğu gibi. Rahmani ilhamdan kaynaklanmıştır bu şairlerin eserleri.” Karakoç, Edebiyat Yazıları I, s. 44.
11 Sezai Karakoç, Taha"nın Kitabı / Gül Muştusu, 6. b., İstanbul: Diriliş Yayınları, 1996, s. 42.
12 “[Mevlâna ve Muhyiddîn-i Arabî] biri arapçada, biri farsçada, şeytan nefesinin gölgesini bile üstüne düşüremediği şiirlerle, Vahiy katının hemen altındaki ulvi alanda kanat çırpmışlar ve çırpmaktadırlar.” Karakoç, Edebiyat Yazıları I, s. 45.
13 Sezai Karakoç, Leyla ile Mecnun, 4. b., İstanbul: Diriliş Yayınları, 1997, s. 59.
14 Sezai Karakoç, Hızırla Kırk Saat, 8. b., İstanbul: Diriliş Yayınları, 1998, s. 18.
15 “«Peygamber değildir, fakat kitap sahibidir» demişti Molla Câmi, Mevlâna için. Çünkü: mesnevi kitap, Kutsal Kitabın saf ve diri, yeni ve capcanlı bir yorumuydu. Kitaplığını, KİTAP"tan alıyordu Mesnevi.” Sezai Karakoç, Çağ ve İlham II, 3. b., İstanbul: Diriliş Yayınları, 1979, s. 197.
16 Karakoç, Taha"nın Kitabı / Gül Muştusu, s. 22.
17 “O kitabın çağ için bir görevi, çağından sonrası için bir görevi vardır. Ahkam getirmek peygamberlerin işidir, vahiy işidir. Ama zaman zaman bunalıma giren müslümanları yeniden kendine getirecek bir çağrı, bir sesleniş önderlerin ödevi.” Karakoç, Mevlâna, s. 64.
18 Karakoç, Taha"nın Kitabı / Gül Muştusu, s. 107.
19 Sezai Karakoç, Zamana Adanmış Sözler, 5. b., İstanbul: Diriliş Yayınları, 1997, s. 12.
20 “Mesnevi"nin bin bir renk ve parıltısından şaşıranlara, bütün bu renklerin altındaki tek rengi, birlik rengini göstererek, Hz. Mevlâna cevap veriyor.” Karakoç, Mevlana, s. 66.
21 Sezai Karakoç, Ayinler, 5. b., İstanbul: Diriliş Yayınları, 1998, 5. Baskı, ss. 36-37.
22 Sezai Karakoç şiirini kurarken, malzeme olarak kullandığı doğayı aşamalardan geçirerek dönüştürür. “Doğa- Soyutlama- Metafizik ve mutlak alem- Yeniden somutlanış: Diriliş” şeklinde özetlediği zincirleme dönüşüm hakkında bkz.: Karakoç, Edebiyat Yazıları I.
23 Karakoç, Taha"nın Kitabı / Gül Muştusu, s. 14.
24 “Sanata kaynaklık eden din, dini bozmayan sanat disiplini, İslam uygarlığının temel ilkelerinden biri olmuştur. Dinle sanatın en çok içiçe girdiği Mesnevi"de bu dikkat, bütünüyle korunmuştur. Din dindir, sanat sanat; ikisinin ilişkisi olsa da.” Karakoç, Edebiyat Yazıları I, s. 15.
25 Karakoç, Zamana Adanmış Sözler, s. 23.
26 “Mevlevilikte şiir, musiki ve tasavvuf birbirinden ayrılmaz, tek parça bir ruh akışının üç görünümüdür.” Karakoç, Edebiyat Yazıları I, s. 45.
27 Karakoç, Taha"nın Kitabı / Gül Muştusu, s. 41.
28 Karakoç, Zamana Adanmış Sözler, s. 56.
29 Karakoç, Taha"nın Kitabı / Gül Muştusu, s. 47.
30 Sezai Karakoç, Körfez / Şahdamar / Sesler, 6. b., İstanbul: Diriliş Yayınları, 1996, s. 10. Sezai Karakoç"un şiiri bir çağrışımlar ve semboller denizi gibi çalkalanmaktadır. Bu çalkantının köpüklerinden doğan “Köpük” şiiri, onun çağrışım ve sembol dünyasının enginliğine en iyi örneklerdendir.
31 Karakoç, Leyla ile Mecnun, s. 58.
32 Karakoç, Hızırla Kırk Saat, s. 41.
33 Karakoç, Leyla ile Mecnun,s. 63.
34“Anadolu"nun yeniden kuruluşunda, Mevlâna Celâleddin metafizik planın mimarıdır…..Anadolu"nun, hatta bütün İslam dünyasının, Doğunun «tabib-i manevî»si olur.” Sezai Karakoç, Yunus Emre, 5. b., İstanbul, 1985, s. 12.
35 Sezai Karakoç, Alınyazısı Saati, 3. b., İstanbul, 1998, s. 51.
36 S. Karakoç, Ayinler, İstanbul, 1998, 5. Baskı, sf.25.
kaynak: Mesnevi ve Sezai Karakoç, Rıza DURU, “Mevlana Araştırmaları-1″ içinde, Ed. A. Karaismailoğlu, 2007, Ankara, Akçağ.