Mevleviliğin Son Yüzyılı
Mevlevilik, varlık göstermeye başladığı XIII. asırdan itibaren, Mevlana'nın şöhreti ve eserlerinin etkinliği ile sosyo-kültürel ve siyasal ortamlardan da faydalanarak, kısa sürede Anadolu'da yayılmış ve bir çok merkezde mevlevihaneler (asitane / zaviye) tesis edilmiştir.
Osmanlı Devleti'nin kurulmasından sonra da toplumda ve siyasi çevrelerde etkinliğini sürdürmüş, bir tarikat olarak ortaya çıkışından itibaren, yöneticiler ve toplumun elit kesimiyle sürekli yakınlık içinde bulunmuştur.
Musiki, sema ve şiir gibi üç vasıtaya isnat ettiği tarikat anlayışıyla, şiir ve musiki ile ünsiyeti olan aydın kesimin, tarikat tercihi yaparken kendisine yönelmesini temin etmiş ve tarih boyunca, gerek bu kesimden, gerekse yöneticilerden olan paşalar, beyler ve sanat zevki olan zengin eşraf tarafından tercih edilen, desteklenen ve tekkeleri her zaman rağbet gören bir tarikat halini almıştır.
Aynı zamanda Türk topraklarında vücut bulmuş bir tarikat olarak Mevlevilik, ortaya çıkışından 1925 yılında tekkelerin kapatılmasına kadar geçen süre içerisinde, gerek Türk kültürünün muhitlerinde gerekse Osmanlı toprakları dahilindeki diğer kültür çevrelerinde, Türk kültür, sanat ve musikisinin tasavvufi zeminde temsilciliğini yapmış, Itriler, Şeyh Galibler ve Dede Efendiler gibi mutasavvıf ve sanatkâr mevlevîlerin yetişmesini sağlamıştır.
Osmanlı sınırları içinde, Anadolu başta olmak üzere Mısır, Suriye, Irak ve Azerbaycan'dan Avrupa içlerinde Macaristan'a kadar, pek çok ülkede açılan mevlevihaneler, tasavvufi alanda üzerine düşeni yerine getirerek bir çok önemli mutasavvıfın yetişmesine katkıda bulunmakla beraber, faaliyet gösterdikleri bölgelerde Osmanlının birer siyasi temsilciliği fonksiyonunu da icra etmişlerdir.
Bu kitap yukarıdaki izahlar çerçevesinde Mevleviliğin bir yüzyıl (XIX. yy) içerisindeki faaliyetlerini tasavvuf cephesinden aktarmaya çalışmaktadır.