“Mevlânâ, rubâîlerini de gazelleri gibi, herhangi bir sebeple inşâd etmiştir. Zâten Mevlânâ'nın her çeşit şiiri aynı üslûptadır, aynı mâhiyette doğar, aynı inançları duyurur, aynı duyguları taşır; fakat her şiiri ap-ayrı, tamâmiyle orijinal bir söyleniş örneğidir.
Onun bir tarz şiirini, öbür tarz şiirinden, ifâde, heyecan, telkıyn bakımından ayırmanın, hattâ nesrini bile ayrı bir özelliğe sâhip sanmanın imkânı yoktur. Külfetsiz söyleniş, halka, halk diliyle hitâb ediş, halkın düşünüş, anlayış seviyesine inmekle, mazmunları günlük, gündelik hayattan almakla berâber, hiçbir şâirin erişemeyeceği kadar ince bir görüşün, içli bir duyuşun, âhenkli olduğu kadar samimî bir söyleyişin olağanüstü mahsûlünü veriş, sözlerini âyet ve hâdislerle, kendisinden önceki büyük sûfîlerin sözleriyle, halk hikâyelerinden alınan canlı, özlü, gerçekçi örneklerle örüş, onun bütün eserlerinde hâkimdir. Mektuplarında bile, hitaplar müstesnâ, aynı esasları buluruz.” –