İnsanın sorumluluklarından biri de kendi yüzüne tebessüm ettirmek. Yüz insanın gönlünden ayrı ya da uzak olmadığına göre gönlünü, kalbini de gülümseterek yüzünü gönlüne ayna yapmak.
Etrafımızda ne çok asık surat var. Gülümsemek neden zor?
Şundan dolayı. Gönül gülümsemiyor. İnsanımız kendini rahat ve güvenle ve sözlerle ifade edemiyor. Arasındaki bağ ne?
O da şu:
Kendini ifade etmeden duramaz insan. Eğer bunu sözleriyle yapacağı alan oluşturmazsanız başka yöntemlerle ifade edecektir. Etmek zorundadır. Kendisi bile farkında olmadan yapar bunu. Suratını asan insanların çoğu muhatabına asmaz. Zihnindeki bir sembolledir sorunu ve herkese bunu göstermeye çalışır.
Ta ki birisi fark edip neyin var diye sorar mı?
Nasıl sorsun, kim soracak, herkes aynı durumda. Herkes derdini anlayıp dinleyecek birisi arayışında. Bu yüzden sokaklar yüzlerle, vücutlarla, ellerle, kollarla kendini ifade eden insanlarla dolup taşıyor. Şiddete dek varan ifadeler.
O zaman yakınlarımızdan başlayarak. En yakınlarımızdan. Onların kendini ifade etmelerine imkan sağlayacak alanlar bırakmaya ne dersiniz? Bu da dinleyiciler olabilmeye bağlı.
Dinleyicilik olgunlaşmayla ilgili. Olgunluk kendini fark etmeye başladıktan sonra doğru argümanlarla bilerek ve isteyerek, çalışarak, uğraşarak, hedeflenerek ulaşılabilecek bir seviye.
Tebessüm eden insanlarla dolsun istiyoruz yaşadığımız dünya. Kahkahalarla kendini kaybeden hedonist bir anlayış değil önerdiğimiz. Yaşamın zorluklarının tabi ki farkındayız. Gülmelerin ağlamalarda gizli olduğunu da biliyoruz. Her şeye rağmen tebessüm etmek sözünü ettiğim. Yaşadıklarımızdan, problemlerimizden başkalarının sorumlu olması gerekmediğini idrak etmek aslında tam da söylemek istediğim. Kendi içimizde ve gönlümüzde yaşadığımız her neyse bunun faturasını sokaktaki herkese kesmenin olgunca olmadığını başta kendime olmak üzere sizlere de bir kez daha hatırlatmak istiyorum.
Olgunluk nasıl başlar?
İnkar etmeyi bırakarak.
Kendi gerçeğini inkar etmekten vazgeçerek. İçinde bulunduğun gerçeği yok sayma davranışından vazgeçerek. İnkar bırakılırsa kusurlar kabullenilir ve suçlamalardan da vazgeçilir.
Neden tebessüm etsin ki sıkıntılı birisi?
Eder.
İçine dert olan şeyi yapan, meydana getiren sevgilisi ise eder.
Öyle bir sevgili ki daha düşünürken bile gülümser aşıklar.
Sevgili kapris yapınca gülümser. Yapmasa daha mı iyi? O zaman bir başkasına yapar. O zaman da onun sevgilisi olur. Sevgilinin sevme biçimine kim ne der ki? Sen seviyor musun sevmiyor musun? Aşık mısın değil misin ondan haber ver. Aşık surat mı asarmış. Zil takıp oynar sevgili onunla uğraşınca. Aşık dayanır. Bekler. Sabreder.
Artık öyle bir hale gelir ki: gülümser. Sadece gülümser.
Böyle bir sevgili var mı?
Yok mu?
Tedbirini terkeyle takdir hüda'nındır
Sen yoksun o benlikler hep vehm ü gümanındır
Birden bire bul aşkı bu tuhfe bulanındır
Devran olalı devran erbab-ı safanındır
Aşıkta keder neyler gam halkı cihanındır
Koyma kadehi elden söz pir-i muganındır
Ey dil sen o dildara layık mı değilsin ya
Da'va-yı mahabete sadık mı değilsin ya
Özrü nedir Azra'nın Vamık mı değilsin ya
Bu gam ne gezer sende aşık mı değilsin ya
Aşıkta keder neyler gam halkı cihanındır
Koyma kadehi elden söz pir-i muganındır(Şeyh Galip)
Dr Faik Özdengül
fozdengul@gmail.com
http://faikozdengul.wordpress.com/