En Eski 2. Mesnevî
Mesnevî'nin 774/1373 tarihli nüshası Prof.Dr. Hicabi Kırlangıç ve Prof.Dr. Derya Örs tarafından neşredildi.

Türkiye Yazma Eserler Kurumu Mesnevî'nin en eski nüshalarından birini iki cilt halinde yayımladı.

Dünya kütüphanelerinde çok sayıda elyazması olan eserin en eski nüshası Konya Mevlana Müzesi Kütüphanesi'nde bulunuyor. 1372'de Muhammed bin Hüseyin el-Mevlevî tarafından Konya'daki nüshadan hareketle kopyalanan ve bugün Süleymaniye Kütüphanesi'nde Halet Efendi'nin koleksiyonunda muhafaza edilen önemli bir Mesnevî nüshasının tıpkıbasımıyla tercümesi Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı Prof. Dr. Derya Örs, Ankara Üniversitesi Doğu Dilleri ve Edebiyatları Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hicabi Kırlangıç tarafından yayına hazırlandı.

Yayın hakkında Yeni Şafak gazetesinde yayınlanan söyleşi:

Prof. Dr. Hicabi Kırlangıç: Mesnevi insanı can damarından yakalıyor

Mesnevî'nin en eski yazma nüshalarından biri, Prof. Dr. Hicabi Kırlangıç ve Prof. Dr. Derya Örs tarafından tercüme edilerek notlar ve açıklamalarla hazırlandı. Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı tarafından tıpkıbasımla birlikte 2 cilt halinde neşredilen eseri Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Hicabi Kırlangıç ile konuştuk.

Mesnevi ile tanışmanız nasıl oldu?

Ben, Mesnevi ile üniversiteye başladığım yıl, 1983'te tanıştım. Daha önce de biraz bir şeyler bildiğimi sanıyordum bu arada. Üniversitede Fars Dili ve Edebiyatı okuduğum için bu tanışmada birçok kolaylıklar ve vesileler oldu. Mesnevi dersimiz vardı meselâ. Yüzeyseldi ama yine de faydalıydı. Bu dersten önceyse Nurettin Topçu'nun Mevlâna ile ilgili yazdıklarını okuma imkânı bulmuştum. Farsça öğrencisi olmayan, ama Topçu'nun kitabını benden önce okuyan arkadaşımdan ödünç almıştım kitabı. Sonra Sezai Karakoç üstadın kitabını da okumuştum. Bu ön bilgiler üniversitede bana Mesnevi'ye özgüvenle yaklaşmamı sağladı. Ama Mesnevi üzerine derinlemesine çalışma ve düşünme aşamasına vardıramamıştım işi. İnsanların zanları ve ön kabulleri bazen iyi şeylere engel oluyor. Üniversitede doktora çalışmamı bitirdikten sonra biraz daha ciddi eğilmeye başladım Mevlâna'ya. Sonra Türkiye Yazarlar Birliği'nin Mesnevi okumalarına dâhil oldum. 2004'te Mesnevi'yi tercüme etmeye teşvik edilişim, tanışma macerasını ciddi hale getirdi.

Dünya kütüphanelerinde pek çok elyazması Mesnevî nüshası var. Sizin neşrettiğiniz nüshanın özelliği nedir?

Bu nüsha, Mesnevî'nin en eski nüshalarından biri olup Konya'daki asıl nüshadan kopya edilmiş. Dolayısıyla hem yazmanın nitelikleri, hem de içerik olarak en eski nüshaya yakınlığı onun değerini artırıyor. Ayrıca bu nüshalar, sırf tarihî bir miras olması nedeniyle de çok değerli. Aynı zamanda araştırmalara kaynaklık edecek kıymetli bir nüsha bu. Halet Efendi nüshası diye tabir edilen bu nüsha, Süleymaniye Kütüphanesi'nde Mevlevî şair Halet Efendi koleksiyonunda muhafaza ediliyor. Eserin istinsah, yani kopya ediliş tarihi hicrî Şaban 774, miladi 1373'tür. Nüshanın sonunda Sultan Veled'in Mesnevî'ye yazdığı kısa zeyil var. Zeylin sonunda kopya ediliş tarihi olarak hicri 835 yılı yazılı (miladi 1432). Bu nüshayı Halet Efendi (ö. 1823) satın alarak şahsi kütüphanesine dahil ediyor. Onun idamından sonra da Süleymaniye Kütüphanesi'ne intikal ediyor.

Eserin neşir sürecinde neler yaşadınız?

Bu çalışmadan önce sevgili dostum Derya Örs ile birlikte Mesnevi'yi Konya nüshası üzerinden tercüme etmiştik. Bu çalışma onun üzerine inşa edildi aslında. Mesnevi, birçok anlam katmanları olan bir eser. Fars dilinin inceliklerine vakıf olmak gerekiyor bu esere nüfuz edebilmek için. Zaman zaman da tuzağa düşülebiliyor tabii. Benim başıma geldi bu. Bu yüzdendir ki, Mesnevi'ye yazılmış birçok şerh var. Bu şerhler, esere nüfuz etmeyi kolaylaştırdıkları gibi bazen de sizi sınırlayabiliyor. Bunların çoğunun bugünkü yazıya aktırılıp yayımlanmamış olması da büyük eksiklik. Biz tercüme konusunda şerhlerin yanı sıra daha önce yapılmış tercümelerden de yararlandık elbette. Mesnevi'nin bazı beyitlerinin farklı anlaşılmaları, yorumlanışları ve tercümeleri üzerine yapılmış lisansüstü tezler hazırlandığını söylersem, bu konunun ne kadar ciddi ve zor olduğu anlaşılır sanırım. Bir de tabii bir cilt tıpkıbasım çalışması var. Daha ziyade Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı'ndaki dostlarımızın gayretleri burada ön planda. Biz de beyitlerin tercümelerle karşılaştırmasını yaptık ve gerekli notlarla yayına hazırladık.

Hz. Pîr'in pek çok eseri olmasına rağmen Mesnevî'nin bu kadar çok okunmasının sebepleri neler?

Mesnevi'nin her kesimden, her anlayış ve bilgi düzeyinde insana hitap eden yönlerinin olması bunda en önemli etken tabii. Bir de manzum oluş, şiir dilinin çok güçlü ve akıcı oluşu da bunda etkili. Onun diğer şiirleri, yani Divan-ı Kebir'deki gazelleri, her anlayışta insanın haz alacağı, bir şeyler elde edebileceği şiirler değil... Mensur eserleri de çok etkileyici ve okunması zevkli eserler olmakla birlikte Mesnevi'nin yapısı, içine serpiştirilmiş çekici hikâyeler, uygulanan hikâye teknikleri onu cazip hale getiriyor. Tercümelerde bile bu cazibe büyük ölçüde varlığını koruyor.

Osmanlı dünyasında Mesnevî etrafında nasıl bir kültür oluşuyor?

Osmanlı coğrafyasında Mevlâna'nın şahsiyeti, eserleri ve kendisinden sonra şekillenip tekâmül eden Mevlevilik hep ilgi konusu olmuştur. Mevleviye meşrebi itibarlı bir meşreptir. Devlet adamlarının bu meşrebe ilgisi, bu itibarı daha da artırmıştır. Kurulan Mevlevihaneler, Mesnevihaneler, mesnevihanlık (Mesnevi okuma) geleneği, çok renkli ve zengin kültür muhitlerinin yeşermesine vesile oluyor. Mesnevi çevresinde şekillenen anlayış, şifahî olduğu kadar kitabî bir geleneğin oluşmasına da yol açmıştır.

Bugün Amerika'da en çok satan kitaplar arasında Mesnevi'den yapılan seçmeler bulunuyor. Batı dünyasının Mevlana'yı tanıma süreci nasıl oldu?

Müslümanlar olarak bizlerin son birkaç yüzyılda bilimsel çalışmalarda gerektiği gibi gayret etmediğimiz aşikâr. Yazılı mirasımız, edebî, tarihî ve bilimsel kaynaklarımız konusunda da aynı gayretsizlik içerisindeydik uzun bir dönem. Buna karşılık Batı dünyası bu alanlarda atılım ve inkişaf çağını idrak etti. Dolayısıyla bizim birçok kaynaklarımız kütüphane raflarında bizler için değersiz metalar olarak küflenmeye terk edilmişken onlar bu eserleri farklı ve heyecanlı merak ve etkenlerle ele alarak anlamaya, irdelemeye, bu hazinelerden faydalanmaya yöneldiler. Bu hazinelerden biri de Mesnevi… Mesnevi'nin yazma nüshalarını ele alıp karşılaştırarak tenkitli neşir tabir ettiğimiz işleme tabi tutarak ilk yayımlayanlar Batılılar oluyor. İslam dünyası, biz, İran ve Afganistan dâhil, Mesnevi'yi Nicholson'ın 1925'te hazırlamaya başladığı basımdan okuduk. Tabii, İslam coğrafyalarında bundan önce çeşitli Mesnevi basımları yapılmışsa da bunlar ilmî neşirler olmaktan uzaktı. Nicholson, bu eseri sadece neşretmekle kalmıyor, eserin çeviri ve şerhini de şaşırtıcı bir yetkinlikle yapıyor. Dolayısıyla bu çalışmalar Batılıların Mesnevi ve Mevlâna'yla tanışmalarını hızlandırmıştır. Daha sonrasında Mesnevi'yi çeşitli ilgi ve meraklarla okuyan Batı insanı ondan kendi anlayışına uygun verimler elde etme yoluna gitmiştir.

Mesnevî'nin yazıldığı zamandan günümüze aktüalitesini korumasını neye bağlayabiliriz?

Mesnevi'nin en önemli imtiyazı, insanı can damarından yakalamasıdır. Aslında Mesnevi, büyük ölçüde Kur'an'ı eksen alarak ilerleyen bir eser. Her yerde ayetlere göndermeler, ayet tefsirleri, hadis izahları, Hz. Peygamber'in hayatının örnekliği gibi hususlar dikkat çekici bir sadelikte dikkatlere sunuluyor. Mevlâna iyi bir insan ve toplum gözlemcisi, engin bilgisiyle söze olan hakimiyetini birleştiriyor eserinde. Bugün bile cazip bir eser olması onun zaman ve çağla sınırlı olmayan bir bakışla, insan duygusuna hitap etmesinden, insanın zaman içerisinde değişmeyen yapısını iyi tahlil etmesinden ileri geliyor olmalı diye düşünüyorum.

Neredeyse süpermarketlerde bile “Mesnevi'den Seçmeler” başlığı altında satılan kitaplar var. Bu “pazar” hakkında ne düşünüyorsunuz?

Rağbet gören bir şahsiyeti veya eseri pazarlanacak bir mala dönüştürmek için pusuda bekleyenler her zaman olmuştur. Mevlâna'nın eserleri ve fikirleri yüzlerce yıldır insanların aklını, zihnini ve ruhunu beslemiştir. Dolayısıyla Mevlâna'nın fikirleri ve eserleri büyük bir ilgiye konu olmuş, Mevlâna fikriyatının çevresinde bulunanların itibar kazandığı görüldüğünde çevrede toplanan muhterislerde de artış olmuştur. Sanırım, eski dönemlerde de bu rağbeti bayağı hedefler ve menfaatler için kullanmaya çalışanlar olmuştur. Meselâ bu fikirleri anlatmak ve şerh etmek üzerinden maddî olmasa da manevi konumlarını yükseltme arayışında olan insanlarla insanlık hep karşılaşmış olmalı. Dolayısıyla bugün de bu durumun farklı görünümleriyle karşı karşıyayız. Romancılıkla uzaktan yakından ilgisi olmadığı halde roman yazmaya kalkanlar, hatta adından başka hiçbir şeyi roman olmayan bu eserleriyle büyük yazarlar zümresine dâhil olmayı arzuluyorlar. Bu durum bazılarını da yayıncılık sektörüne iştahlandırıyor. Her yerde “Mesnevi'den Seçmeler” adı altında, pek bir işçilik ürünü olmayan kitaplar karşımıza çıkıyor bir de. Kapitalist çağda böyle görünümlere ve yaklaşımlara şaşırmıyor insan. Tabii şunu da eklemek gerek, Mevlâna çevresinde yapılanların tamamını bu sınıfta değerlendirmekten de kaçınmak gerek. Bazı çalışmalar var ki, samimi olarak Mevlâna'nın eser ve fikirlerini anlamaya, insanımıza aktarmaya niyetlenmiş olarak başlamıştır.

• • •
Mesnevî-i Manevî
Mevlana Celaleddin-i Rumî
Haz.: Hicabi Kırlangıç-Derya Örs
Türkiye Yazma Eserler Kurumu Yayınları
2015

Satın Almak isterseniz>>> yazmalar.yek.gov.tr/

 

HALİL SOLAK - Yeni Şafak Gazetesi

 

 

http://akademik.semazen.net/ sitesinden 04.12.2024 tarihinde yazdırılmıştır.