ÇALIŞMAK, ÇALIŞMAK, ÇALIŞMAK; AMA…
Mevlâna"ya göre Yüce Allah her insanın gönlüne bir mesleğin hevesini koymuştur. Buna göre kiminde makam sevdası vardır ve böylece insanlar başsız, yöneticisiz kalmaz; kimilerinde ise fırıncılık, demircilik, çiftçilik meyli vardır ve böylece dünya işleri bir düzene girer ve insanların dünyalık ihtiyacı bu şekilde birbirlerinin yardımıyla giderilmiş olur. Mevlâna günümüz dünyasında en çok okunan eserlerden biri olan Mesnevî"sini de “vahdet dükkânı” olarak niteler ve kendi mesleğinin de altını çizmiş olur. Yani yüzyıllardır kapısı kapanmayan bir dükkân; hâlâ günümüz insanlarının kapısına vararak, Yüce Allah"ın ve O"nun elçisinin emir ve yasaklarını daha iyi anlamak ve insanca yaşamak için başvurdukları bir dükkân.
İnsanoğlunun çalışarak rızık elde etmesi, Adem babamız ve Havva anamız yeryüzüne indirildiğinden beri tavsiye edilen bir husustur. Her ne kadar tarihte bazı toplumlar çalışmadan Yüce Allah"ın inayetiyle “gök sofrası”ndan beslenmişlerse de bedava elde etmenin değerbilmezliği içerisinde küstahlık ve şükürsüzlükte bulunmuşlar ve bu ilâhi nimeti ellerinden kaybetmişlerdir.
“Allah sana bir el vermişse çalış, kazan ve diğer insanlara da faydalı ol” diyen Mevlâna da çalışmaksızın karşılıksız elde edilen maddiyatın miras gibi çabucak eriyip tükeneceğini belirtir; Allah tarafından gönderilen bütün peygamberlerin mutlaka bir meslekle uğraştığına dikkat çekerek rezzâk olan Yüce Tanrının bununla insanlara önemli bir mesaj verdiğinin altını çizer ve Peygamber Efendimizin “Sebeplere sarılın” hadisine atıfta bulunur. Mevlâna"ya göre; define veya başka şeyin peşinde koşarak çabucak zengin olma yolu da yanlıştır ve önemli olan insanın alın teridir; çalışıp, kazanmasıdır. Eğer Yüce Allah bir kişiye define (zenginlik) nasip edecekse kişi istemese de Allah"ın takdiriyle, o nasibi kendisini mutlaka bulacaktır.
Yine Mevlâna"ya göre çalışıp kazanmak her ne kadar gerekli ise de bunun esiri olmak, sadece dünyayı düşünerek çalışmak ve bu konuda hırslanmak o kadar yanlıştır. Çünkü Mevlâna"nın teşbihli anlatımına göre; insan bir gemidir, kazanmak da suya benzer. Eğer insan çalışıp kazanmada çok hırslı olursa, yani bunu gönlüne iyice nakşederse suyu geminin içine doldurmuş olur ve gemi batar. Geminin batmaması için, suyun geminin dışında kalması gerekir. Bir başka anlatımla; çalışıp kazanma sadece rızık elde etmek için bir araç olmalıdır. İnsanın amacı ise aşktır, Allah sevgisidir ve kulluktur, ki geminin içinde bu olmalıdır. Su ise o gemiyi yüzdürmek için, yani yaşamak için bir vesiledir.
İşte Mevlâna"nın eserlerinden kısaca yansıtmaya çalıştığımız bu tespitler, onun bazılarının düşündüğünün aksine bir medresede inzivaya çekilip çalışmadan kazanma gibi bir düşüncesinin olmadığına birkaç somut örnektir. Zaten Mevlâna müritlerine sürekli bir sanatla uğraşmaları, bununla rızıklarını elde etmelerini ve hiç kimseden para istememelerini sürekli öğütlemiştir. Mevlâna"nın bu görüşü kendisinden sonra kurulan Mevlevîlik Tarikatının da önemli düsturlarından biri olmuş ve bu tarikata girenlere dönemin özelliğine binaen mutlaka bir meslek öğretilmiştir.