Sultânü'l-Ülemâ Bahâeddin Veled, Mevlâna çocukluk yıllarında iken Belh şehrinden ayrılmaya karar verdi. Bu yıllarda Belh ve çevresinde siyasi istikrar bozulmuş, Moğol tehlikesi de baş göstermişti. Her halükarda Moğollar'ın istilasından önce ailesini buradan uzaklaştırmak isteyen Bahaeddin Veled'in gerekçeleri açık olarak kaynaklara yansımamıştır. Ancak onun bu coğrafyadaki siyasi gelişmelerle birlikte, Harzemşah Muhammed'in (Ö.1220) Manen ve maddeten mevcut etkinliğinden rahatsızlık duymuş olması mümkündür. Bazı eserlerde ailenin Belh'den ayrılış tarihi olarak 1212 veya 1213 (609 veya 610) yılı göstermektedir.Bazı kaynaklarda ise, 1219 (616) yılında ayrılmış olmaları daha makul denilmektedir. Çünkü Sultan Veled kafilenin göç yolu üzerinde bulunan Bağdat'tan ayrılmak üzereyken ; Belh şehrinin Moğollar tarafından istila edildiği haberinin buraya ulaştığını söylemektedir. Bu istila tarihide 1220 (617) yılıdır. Bahaeddin Veled'in ilk hareket noktasının Vahş, sonra Semerkand olduğu ve nihai olarak Belh'den yola çıktığı şeklindeki tespitler vardır.
Hac etmek niyetiyle hareket eden kafile, Nişabur ve Bağdat'a uğrayarak Hicaz da Hac vazifelerini yerine getirip Şam üzerinden Anadolu'ya intikal etti. Ahmet Eflaki'ye göre Şam'dan Malatya ya sonra Erzincan' a, buradan da dört yıl kaldıkları yakındaki Erzincan Akşehirine ve daha sonra yedi yıl veya daha fazla ikamet ettikleri Larende' ye (Karaman) vardı.
Sipehsalar a göre ise, Hicaz dan Şam a buradan Erzincan a ve hemen Erzincan'a bağlı Akşehir'e vardı, kışı burada geçirdi ve daha sonra Konya ya ulaştı. Sipehsalar ise ailenin Malatya ya uğradığından söz etmediği gibi ailenin Erzincan Akşehir 'indeki dört yıllık ikametinide bir yıl göstermekte ve Larende deki yıllara değinmeden Konya ya vardıklarını anlatmaktadır.
Mevlânâ da kendileri ile beraber gelen Şerafettin Lala'nın kızı Gevher Bânû Hatunla burada evlenmiş ve Sultan Veled ve Alâaddin isimli çocukları doğmuşlardır. Bu sıralarda Selçuklu başkenti Konya'da ilmi ve ilim erbabını çok seven, onlara iltifat eden Selçuklu SultanıAlâeddin Keykubat (1180-1237) hüküm sürmektedir. Muhiddin Arabî (1165-1239), Sadreddin Konevî (1210-1274) gibi güzide âlimler, ayrıca Abbasi Halifeleri nezdinden gelen Şehâbeddin Sühreverdî (1153-1191) ve benzeri Ulemanın teşrifi ile Konya bir ilim ve kültür merkezi olmuştur. Bu âlimler halkasına katılması için Sultan Keykubat, Bahaeddin Veledi ısrarla Konya'ya davet etmiş, bunun üzerine 7 yıl kaldıkları Karamandan ayrılıp 3 Mayıs 1228 tarihinde Konya'ya gelmişlerdir.
Bahâeddin Veled'in Karaman'da bulunduğunu öğrenen Sultan Alaeddin Keykubad'ın onu Konya'ya davet ettiği mektubun metniyle ilgili bir belgeye ulaşılamamıştı.
Konya'da yaşayan Lütfiye Nur Kunter, geçtiğimiz hafta Konya Yazma Eserler Kütüphanesi'ne 11'i elyazması, 60'ı matbu kitapla birlikte çok sayıda belge ve mektup bağışladı. 1890'lı yıllarda Konya'da yaşayan Müstantık Ali Bey'in tuttuğu notların da arasında bulunduğu eserlerin içinde Selçuklu Sultanı Keykubad'ın Mevlânâ Celaleddin-i Rumi'yi ve ailesini Karaman'dan Konya'ya davet ettiği mektubun elyazması kopyası bulundu.
Anılan mektubun bulunduğu eser; Suyolu filğranlı kağıt üzerine siyah mürekkeple rika olarak yazılmış,27x195-210x150 mm ölçülerinde, yeşil deri üzeri şemseli, zencirekli miklepli mahfazalı mukavva ciltli ve 55 varaktır.
Tarihî kaynaklarda Sultan Alâeddin'in, Hz. Mevlânâ'nın babasını Konya'ya davet ettiği bilinmekteydi ancak şimdiye kadar konuyla ilgili daveti içeren yazılı bir belgeye ulaşılamamıştı. Bu, Selçuklu tarihi açısından çok önemli bir belge niteliğindedir.
Mektupta yer alan ifadeler, olgun bir Osmanlı Türkçesiyle yazılmış, Sultan Alâeddin Keykubad'ın Mevlâna Karaman'da iken gönderdiği mektubun bir paragrafı, orijinali olmasa da orijinal metnin yansıtılmışı olduğunu görüyoruz. Alâeddin Keykubad'ın Mevlâna'yı Konya'ya davet ettiği yönünde zaten ifadeler vardı. Bu mektup onun somut bir kanıtı. Mevlâna'nın Konya'ya teşrif ettiğini anlatan metin elde değildi. Bu mektup, 1890'lı yıllarda o zamanın önemli olaylarını şahsi defterine yazan zamanın savcısı konumundaki bir kişinin kayıtları. Orijinal bir metin olup olmadığı kesin değildir ama mektup somut kanıtlar içeriyor. Kaynaklarımız arasında bu mektup metinleri yer alacaktır. Mektubun bulunmasının, Mevlâna ve ailesinin Konya'ya geliş yıldönümü günlerine denk gelmesi de ayrıca önem arz ediyor. Hz. Mevlâna ve ailesinin Konya'ya gelmesi ile Konya ve Anadolu önemli kazanımlar elde etti.
Mustantık Ali Bey'in torunları tarafından nitelikli onbir yazma eser, 60 nadir matbu eser ile çok sayıda belge ve özel mektubu kütüphanemize verdi.
Belgeler arasında, Konya Valiliği'nden değişik yerlere yapılan yazışmalar, Kulu, Cihanbeyli yöresindeki iskanlar ile ilgili notlar da mevcut.
Mevlâna Konya'ya davet ediliyor. Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykubat, ''Ey hakikat alemini aydınlatan güneş'' diye başlayan mektubuyla Mevlâna'yı Konya'ya davet ediyor.
Mevlâna ve ailesini Karaman'a geldiğini haber alan Sultan Keykubat, onlara olan saygı ve muhabbetini göstermek amacıyla şunları yazıyor:
''Ey afitab-ı alemtab-ı hakikat! Elhamdulillah-i taala kereminizden bu kadar kurb-i menzilet husule geldi. Mezid-i atifetlerinden eminiz ki isti'cal-i kudum-i meymenet luzum-i kudsiyatlarıyla Konya şehri dahi ma'mur ve eşi'e-i hurşid-i cemalleriyle hane-i çeşm-i dil purnur ve mesrur olsa Allah'a hamd olsun ki, kereminizle bu kadar yakın bir mevkiye geldiniz.
BÜGÜNKÜ TÜRKÇE İLE ŞÖYE İFADE EDEBİLİRİZ:
İhsan ve merhametinizin feyzinden emin olarak uğurlu ve bereketli ayaklarınızla bir an önce şehrimizi şereflendirmenizle ve ihtiyaç duyduğumuz mukaddesatınızla Konyaşehri dahi imar edilse; güneş gibi aydınlık cemalinizle gönül gözümüzün hanesi nurla ve sevinçle dolsa…”
Bu mektuptan sonra; 3 Mayıs 1228'de Bahâeddin Veled ailesi ve dostlarıyla birlikte Selçuklular'ın baş şehri olan Konya'ya doğru yola çıkarlar. Sultan, şehir halkı onlarıyolda karşılarlar. Sultan kendi köşkünde kalmalarını teklif ederse de Bahâeddin Veled ilim yolundakilere medresenin uygun olduğunu söyleyerek Altınapa Medresesi' ne iner.
Sultânu'l-Ulemâ ders ve sohbetlerine Konya'da devam eder. Sultan Alâeddin başta olmak üzere pek çok müridi vardır.
Ve nihayet her fani gibi ömrünü halkı irşad ile geçiren gönüller sultanı Bahâeddin Veled 24 Şubat 1231 günü Hakk'a yürür. Ardında Maârif adlı irfan hazinesi bir eser ve bir mânâ sultânı olan oğlu Mevlâna'yı dünya insanlığına armağan etmiştir.
KAYNAKÇA:
KARAİSMAİLOĞLU, Adnan, Mevlâna'nın Hayatı ve Çevresi, Konya'dan Dünyaya Mevlânâ ve Mevlevîlik, Konya, 2002 (Editör NuriŞimşekler, Karatay Belediyesi), s. 21-30.
KÜÇÜK, Sezai , Mevlevîliğin Son Yüzyılı, İstanbul 2003,
Ferîdûn b. Ahmed, Mevlânâ ve Etrafındakiler er- Risâle, çev.: Tahsin Yazıcı, İstanbul. 1977
GÖLPINARLI, Abdülbâki,Mevlâna Celâleddin, İnkilap Kitabeviİstanbul1985