Şiir ve Din: 16
ANNELER İÇİN
Her insanın hayatında en kutsal varlıkların başında “anne” gelir. Cenâb-ı Hak insan neslinin devâmında, en çok zahmeti ve hizmeti anneye yüklemiştir. Bir bakım anne Yüce Rabb'in “Muhyî”, yani hayat veren isminin mazharıdır. O, çocuğunun kendi vücudunda hayat bulmasında bir aracıdır. Çocuğa kanından kan, canından can verir.
Doğum ne kadar sıkıntılı ve zahmetlidir. Ama anne buna seve seve katlanır. Yeni doğmuş yavrusunu, acılarını unutup koklar, bağrına basar. Onun şefkati, sevgisi, merhameti; ilahi rahmetin bir görüntüsüdür.
En zor büyüyen canlı, insan yavrusudur. Bu süreçte zahmetin büyüğü anneye düşer. Yavrusu için her türlü fedakârlığa katlanır. Yemez yedirir, giymez giydirir. Uykularını evladı için feda eder.
Edebiyatımızda “anne” konusu çok işlenmiştir. Arif Nihad Asya “Anne” şiirinde bir annenin dilinden şöyle söyler:
İlk kundağın
Ben oldum, yavrum;
İlk oyuncağın
Ben oldum.
Acı nedir
Tatlı nedir... bilmezdin
Dilin damağın
Ben oldum.
Elinin ermediği
Dilinin dönmediği
Çağlarda, yavrum
Kolun kanadın
Ben oldum
Dilin dudağın
Ben oldum.
Belki kıskanırlar diye
Gördüklerini
Sakladım gözlerden
Gülücüklerini...
Tülün duvağın
Ben oldum!
Artık isterlerse adımı
Söylemesinler bana
'Onun Annesi' diyorlar...
Bu yeter sevgilim bu yeter bana!
Bir dediğini iki
Etmiyeyim diye öyle çırpındım ki
Ve seni öyle sevdim sana
O kadar ısındım ki
Usanmadım, yorulmadım, çekinmedim
Gün oldu kırdın...
İncinmedim;
İlk oyuncağın
Ben oldum, yavrum
Son oyuncağın
Ben oldum...
Lâyık değildim
Lâyık gördüler
Annen oldum yavrum
Annen oldum!
Necip Fazıl Kısakürek şu şiiri annesinin son demlerinde yazmış olmalı. Öbür dünyaya yolculuğu yaklaşmışsa, kendisini de birlikte almasını ister. “Anneciğim” başlıklı şiiri şöyledir:
Ak saçlı başını alıp eline,
Kara hülyalara dal anneciğim!
O titrek kalbini bahtın yeline,
Bir ince tüy gibi sal anneciğim!
Sanma bir gün geçer bu karanlıklar,
Gecenin ardında yine gece var;
Çocuklar hıçkırır, anneler ağlar,
Yaşlı gözlerinle kal anneciğim!
Gözlerinde aksi, bir derin hiçin,
Kanadın yayılmış, çırpınmak için;
Bu kış yolculuk var, diyorsa için,
Beni de beraber al anneciğim!...
Yavuz Bülen Bakiler'in çok duygulu “ana” şiirleri vardır. “Analar Bilirim” şiiri onlardandır. Bu şiirinde anne için ”Dünyadaki varlıkların en mübareği” der. Şiirin tamamı şöyledir:
Ne güzel hayatı analarla yaşamak
Yürekleri temiz, alınları ak
Duyguları bile haramdan uzak
Sıcak analar bilirim.
Yurdumuzun, yuvamızın orta direği
Dünyadaki varlıkların en mübareği
Elimize diken batsa yüreği;
Yanacak analar bilirim.
Bendedir öksüzlerin çektiği çile
Gözyaşımı oya yaptım mendile.
Ağlasam sesimi yattığı yerden bile
Duyacak analar bilirim.
Dinimiz İslâm, anneye ve anne sevgisine özel bir yer vermiştir. Meşhur hadisi hepimiz duymuşuzdur: “Cennet anaların ayakları altındadır.” Yani cennete girmenin yolu, anneyi memnun etmekten geçer.
Peygamber Efendimizin sözlerine göre: Vaktinde kılınan namazdan sonra en sevimli iş, anne-babaya iyilik yapmaktır. Allah'ın rızâsını kazanmanın, cennete ulaşmanın yollarından biri de ana babayı hoşnud etmektir.
Lokman suresi 14. ayette şöyle buyrulur: "Biz, insana, ana-babasına iyilikte bulunmayı emrettik; özellikle de anasına dikkat etsin. O, nice zorluklar ve sıkıntılara katlanarak onu karnında taşımıştır, iki yıl kadar da emzirmiştir. O halde ey insan; bana ve ana-babana şükret. "
Anneleri memnun etmek zor değildir. Sevgimizi ve ilgimizi onlara her fırsatta göstermeliyiz. Bunu da sağlıklarında yapmaya çalışmalıyız ki, ölümlerinden sonra hayıflanmayalım. Yoksa annemizi çok ararız. Tıpkı Yavuz Bülent Bakiler gibi: “Seni arıyorum deli divane” deriz:
Bütün odalar sessiz, dualarda adım yok.
Sabrım bir dirhemden az, çilem kırk batmandan çok.
Senden sonra tadım yok.
Kolum yok, kanadım yok!
Bilmiyorum şimdi kim duyar beni
Bir çıkmaz yoldayım gel uyar beni
En yakın dostlarım kırdılar beni
Bas bağrına, sar beni
Gün değil ay değil, böyle her sene
Tenha sokaklarda savrulmuşum ne?
Seni arıyorum deli divane
-Anne, anne, anne!.
Şâirin annesi ölmüş. Bir bayramda bunun acısını daha derinden hissetmiş. Bayramlar sevinç günleri diye bilinir. Ama şâirimiz, annesiz geçen ilk bayramda bir “ağıt” yazmış. Munis Faik Ozansoy'un “Bayram Ağıtı” şiiri şöyle:
İlk defa, Bayram sabahı
Öpecek el bulamadım;
Bekledim çağrılmadı
Bir ana sesiyle adım.
Ellerim kaldı havada,
Yandı, kurudu dudağım;
Tanrım dört tarafım boşluk,
Nereye tutunacağım.
Hangi yaşta olursan ol,
Ananın yeri başkadır;
Bütün yakınlar içinde
Onun değeri başkadır.
Dertler, acılar, ağrılar
Yok olur ana koynunda;
Peygamberine sorarsan
Cennetin yolu da onda!
Çocuklar bayram süsünü
Çıkarıp karalar giydi.
O sessiz kurban yağmuru
Gözümden akar gibiydi.
İçim dolu, ellerim boş,
Koştum Zincirlikuyu'ya...
Mezar taşına sarılıp
Bayramlaştım doya doya!
Prof. Dr. Mehmet DEMİRCİ