İNANMAK GÜZELDİR

Şiir ve Din-3

İNANMAK GÜZELDİR

 

Eski çağlardan beri “şâir" kelimesi "tabiat üstü sihirli bilgiye sahip olan, sezerek bilen" anlamına kullanılır. Ve şâirin, "ayrı bir ilham kaynağı"na sahip bulunduğuna inanılır.

Cahiliye devri şiirlerinde şâirlerin sözlerinde din dışı, hatta din karşıtı mesajlar bulunurdu. Kur'an-ı Kerim, bu sözlerle, Hz. Peygamber'e vahiy yoluyla verilmiş ayetlerin karıştırılmaması gerektiğini ikaz etti.  Böylece Kur'an, hak söz ile batıl arasındaki ayrıma dikkat çekti. Ve ilâve etti: "Bizim Peygamber'e öğrettiğimiz şiir değil, onun buna ihtiyacı da yok” buyruldu, (Yasin, 69)." 

Sonuçta Hz. Peygamber'in şâirden üstün olduğu belirtildi. Vahyi tebliği hususunda ona şâirlik isnat edenler de şiddetle ikaz edildi

Burada şiiri ve şâiri küçümsemek hatıra gelmemeli. Denmek istenen, Kur'an-ı Kerim'in o devirdeki şâirlerin şiirlerine benzemediğini vurgulamaktır. Kur'an'ın ne söz olarak, ne de mânâ olarak şiir olmadığı açıktır. Gerçekten câhiliye şiirindekine benzer şekilde Kur'an'ın sözlerinde şiire mahsus vezin ve kafiye yoktur. Onda hayal mahsulü, gerçek dışı şeylere de rastlanmaz.

Bir de şu var: Kur'an'ın ifadesiyle o zamanki “şâirlere gelince, onlara ancak azgınlar uyar”dı. Çünkü onlar şiirlerinde, hisleri gıcıklayan hayali kuruntulara, duygu oyunlarına yer veriyorlardı.

Bu tür özellikler dışında, olumlu duygu ve düşünceleri dile getiren şâir ve şiirler elbette her zaman makbuldür.

Bakınız Aşık Veysel ne güzel söyler:

Allah birdir Peygamber Hak
Rabbül âlemîndir mutlak
Senlik benlik nedir bırak
Söyleyim geldi sırası

Kürt´ü Türk´ü ve Çerkes´i
Hep Âdem´in oğlu kızı
Beraberce şehit gazi
Yanlış var mı ve neresi?

Kuran´a bak İncil´e bak
Dört kitabın dördü de Hak
Hakir görüp ırk ayırmak
Hakîkatte yüz karası

Bin bir ismin birinden tut
Senlik benlik nedir sil at
Tuttuğun yola doğru git
Yoldan çıkıp olma âsi

Yezid nedir, ne kızılbaş
Değil miyiz hep bir kardaş
Bizi yakar bizim ateş
Söndürmektir tek çâresi

Kimi ne çeker dilinden
Hem belinden hem elinden
Hayır ve şer emelinden
Hakikat bunun burası

Şu âlemi yaratan bir
Odur külli şeye kadir
Alevi Sünnilik nedir
Menfaattir varvarası

Cümle canlı hep topraktan
Var olmuşuz emir Hak'tan
Rahmet dile sen Allah´tan
Tükenmez rahmet deryası

Veysel sapma sağa sola
Sen Allah´tan birlik dile
İkilikten gelir belâ
Dava insanlık davası…

 

Evet.. Birlik beraberliği, kardeşliği öven ne samimi bir şiir..

Bugün 70 milyon nüfuslu bir Türkiye'de yaşıyoruz. Farklı etnik kökenlere, dinlere ve din anlayışlarına sahip bir yığın insanız. Ama asırlardır aynı coğrafyayı ve tarihi paylaştık. Aynı kaderi beraber yaşadık. Birlikte sevindik, birlikte üzüldük. Gücümüz birliğimizdedir. Parçalanırsak kolayca başkasına yem olur ve yutuluruz.

Etnik kökenler ve soy sop konusuna dini açıdan bakarsak Kur'an'ın şu beyanıyla karşılaşırız. Hucurat suresinin 13. ayeti şöyle başlıyor:

Ey insanlar biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık.” Yani aslımız birdir, hepimiz Adem'le Havva'nın çocuklarıyız. Ayet şöyle devam eder:

وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوبًا وَقَبَائِلَ لِتَعَارَفُوا

Birbirinizle tanışmanız, yardımlaşmanız için sizi milletlere ve kabilelere ayırdık.”

Demek ki farklı milletlerden, boylardan, etnik kökenlerden gelmiş olmanın amacı kavga değil tanışmadır. Ayetin  َ لِتَعَارَفُوا bölümünü “yardımlaşmanız, hatta yarışmanız için bunu yaptık” şeklinde anlayanlar da vardır. Yani farklı soy ve kavimlerin kavga etmesi değil, tanışması, belki de yarışmaları söz konusudur. Nitekim ayetin devamı bu istikamettedir:

إِنَّ أَكْرَمَكُمْ عِندَ اللَّهِ أَتْقَاكُمْ

 

Allah katında en üstün olanınız, en çok takva sahibi olanınızdır.” Yani O'na kulluk ve iyi insan olma yolunda en sorumlu, en duyarlı ve en bilinçli olanınızdır.

*

İnanmış şâirler gündelik hâdiselerden hareketle bu inançlarını dile getiriler. Cahit Sıtkı bu konuda biraz mütereddit görünse de, îmânının ağır bastığını söyleyebiliriz. “Bugün Cuma” şiirinde şöyle der:

Bugün cuma;
Büyükannemi hatırlıyorum,
Dolayısıyla çocukluğumu.
Uzun olaydı o günler;
Yere düşen ekmek parçasını
Öpüp başıma götürdüğüm günler.
O zaman da inandığım gibi,
Sahiden bir öbür dünya varsa eğer,
Orada da cumaysa bugün,
Başında bulutlardan beyaz örtüsü,
Büyükannem namaz kılmaktadır,
Nâmahrem eli değmez seccadesinde;
Mekke-i Mükerreme´den getirilmiş.

Dilerim duàsında unutmasın beni;
Günahkâr olduğumu hatırlayarak.

*

Ziya Osman Saba ise daha mü'mince bir gönle sahip görünüyor. Hakk'a teslim olmanın ve itaat etmenin huzurunu, şükrünü dile getirir:

Rabbim, nihayet sana itaat edeceğiz...
Artık ne kin, ne haset, ne de yaşamak hırsı,
Belki her sabah vakti, belki gece yarısı,
Artık nefes almayı bırakıp gideceğiz...

Ben artık korkmuyorum, her şeyde bir hikmet var
Gecenin sonu seher, kışın sonunda bahar.
Belki de bir bahçeyi müjdeliyor şu duvar,

Birer ağaç altında sevgilimiz, annemiz.
Gece değmemiş sema, dalga bilmeyen deniz,
En güzel, en bahtiyar, en aydınlık, en temiz
Ümitler içindeyim, çok sükür öleceğiz...

 

Prof. Dr. Mehmet DEMİRCİ

medeci42@yahoo.com
 

Yazar: Mehmet Demirci
http://akademik.semazen.net/ sitesinden 03.12.2024 tarihinde yazdırılmıştır.