İnsan dilinin altında saklıdır

İnsan dilinin altında saklıdır

'İnsan dilinin altında saklıdır' buyurur Hazreti Ali. Çok doğru sözdür bu. Bir kimse ne kadar çalışırsa çalışsın, kendini asla saklayamaz. Saklamaya çalışması bile bir şeyler anlatır anlayan için.

Arifler insanları sadece dillerinden tanımazlar, ayrıca kendilerini de saklarlar. Bu saklama zamanla arifler arasında gizli bir anlaşma dili oluşturmuştur. Günümüzde kimi gizli örgüt üyelerinin sadece kendilerinden olanların anlayabilecekleri işaretleri ve rumuzları kullanmaları gibi bir şey. Fakat tam olarak o değil. Ondan bir farkı var. Bu dil başkalarının anlatması ve göstermesiyle öğrenilen dillerden değil. İnsanın içinden doğması lazım. Bu dil hiç değişmediği için de bu işin sahtekarlığı ve kalpazanlığı olmuyor.

Bu dil susmayı öğrenmekle başlıyor. Konuşmak için susmayı öğrenmek. Kimileri için yadsınacak bir durum olabilir bu. Fakat gelenekte asıl olan susmayı öğrenmektir. Bir kere susmayı öğrendi mi, her şeyi daha iyi konuşmaya başlar insan. Güzel peygamberin “ya hayır söyle ya sus” sözü bu yolun yolcularının kabul ettikleri düsturların başında gelir.

Susmak dile sahip olmayı öğrenmenin bir yoludur. Diline sahip olan her şeyine sahip olur. Dili her iki anlamında da anlayabiliriz. Hem lisan hem gönül manasında. Gönülden geçmeyen dilden süzülmez. Gönlü saf olanın dili duru olur, sade olur, etkili olur, az konuşur, öz konuşur, ama konuştuğunda insanı vurur, kendinden geçirir, yakar, kavurur, perişan eder. Bu perişanlık hırpalanmak manasına değil. Yumuşama, kendinden geçme, güç ve takatten kesilme, kendini kaybetme anlamında. Başına gelenler iyi bilir.

Hazreti Ali'nin işaret etmek istediği de budur. İnsanın dilinin altında gönlü saklıdır. Onun için konuşan gönlünden konuşur. Söylenen her kelime gönle açılan bir penceredir, açmasını bilen için. İnsan olmak demek dili gönlü bir olmak demek. Yani konuşması da gönlünden geçen de aynı olan kimse hakîkî insandır. Sözü özü bir dediğimiz durum. Bu söz günlük hayatta yalan söylemeyen, sözünde duran, kalbinden geçenlerin aksine bir şey söylemeyenler için kullanılan bir deyimdir. Fakat bu yolun yolcuları için bu yetmez. Bu onlar için çok basit bir hadisedir. Onların bir olan sadece dilleri ve gönülleri değildir. Aslında onların hepsi birdir, her şeyi birdir. Bir olan bir bütünün içindedirler. Onlar farklı coğrafyalarda, farklı milletlerden olsalar da aynı dili konuşurlar. Aynı şeyleri hissederler. Çünkü gönül dilinin alfabesi aynıdır.

Arifler susarak birbirlerini dinlerler. Bu insanlar konuşmadıkları zaman daha iyi anlaşırlar. Ne diyeceklerse susarak söylerler. Alimler gibi akıldan konuşmazlar, gönülden konuşurlar. Gönül dili ise lisan değildir, muhabbettir, neş'edir, zevktir. Âlimin sermayesi akıldır ve aklın anlaşması dil ile olur. Akıllı insanlar için konuşmak çok önemlidir. Konuşmak onların en çok ihtiyaç duydukları şeylerdir. Ancak konuşarak anlatabilirler düşüncelerini, duygularını. Hâlbuki sermayesi gönül olan arifler yani gönülden konuşanlar için bunlar söz konusu bile değildir. Onlar gönülden gönüle bir yol bulurlar, akarlar, birbirlerine kavuşan iki ırmak gibi. Sonra birleşirler, bir ırmak olurlar. Beraber çağlayıp beraber coşarlar, beraber durulurlar, okyanusa karışana dek. Gönlün gözü, kulağı ve dili birdir. Her ne duyarsa, her ne görürse her ne söylerse hep aynı şeydir, ağızlar farklı farklı olsa bile.

İnsan dilinin altında saklıdır. Arifler birbirlerini böyle tanırlar. Onların birbirlerini tanımaları için aslında konuşmaya ihtiyaçları da yoktur. Onun için arifler kendilerinden olmayanları konuşmalarından anlar. Ne kadar saklamaya çalışırsa çalışsın hiç kimse başaramaz kendini saklamayı. Belki bazı insanlar anlamayabilir. Herkes anlayacak diye bir şart da yok aslında. Var olan bir şey var, o da gönlü ve dili bir olanların her şeyi anladıkları. Anlarlar ama söylemezler. Onlar her daim perhizdedirler. Konuşma perhizinde. Gerekmedikçe konuşmazlar. Konuştuklarında boş şeyler söylemezler. Normal insanların boş konuşmaları onların ağzında birer hikmete dönüşüverir.

Alimler birbirleriyle konuşarak anlaşırlar. Arifler ise susarak. Aşıklar mı? Onların gayrısı mı var ki anlaşmaya ihtiyaç duysunlar...

Aşk imiş her ne var ise alemde...

 igulec@sakarya.edu.tr

Yazar: İsmail GÜLEÇ
http://akademik.semazen.net/ sitesinden 21.11.2024 tarihinde yazdırılmıştır.