Gazellerden Örnekler

 

Gazellerden Örnekler

 

 

 



Image


Her solukta aşkın sesi gelir sağdan soldan
Göklere ağıyoruz biz, yok mu seyredecek olan?

Göklerdeydik biz, meleklerdi yârimiz
Yine gideriz oraya hepimiz, orasıdır şehrimiz

Felekten de yükseğiz, melekten de yüceyiz
Neden geçmeyelim ikisinden de, ululuktur menzilimiz

Tertemiz inci nerde, toprak dünya nerde
Ne diye indiniz, toplanın, ne işiniz var bu yerde

Genç talih yârımız, can vermek kârımız
Mustafa"dır kervanbaşımız, âlemde iftiharımız

Onun ay yüzünden ay yarıldı, dayanamadı yüzünü görmeye
Ay değersiz bir dilenciyken erdi işte böyle bir devlete

Bu nesimin hoş kokusu onun zülfünün telindendir
Bu hayalin ışığı ve"d-duhaya benzeyen tenindendir

Bir bak gönlümüze her an bir ay yarılmada
Gözünü o bakıştan çevirmek neden bu yana

Halk su kuşları gibi can denizinden doğmada
O denizden doğan kuş burada nasıl yuva tutmada

Denizin ta dibindeyiz, cümlemiz onun içindeyiz
Yoksa bunca artarda dalgayla coşar mı bu deniz

Elest dalgası geldi, beden gemisini kurdu
Gemi kırılınca zaman vuslata durdu

Image

Öldüğüm gün tabutum geçerken yoldan

Sanma içimde bir dert kalır bu dünyadan

Ağlayıp üzülme benim için, deme yazık yazık
Asıl, Şeytan"ın oyununa düşene yazık yazık

Cenazemi görünce söz etme ayrılıktan
Bana visaldir, kavuşmadır öldüğüm zaman

Mezara koyunca beni, elveda elveda deme
Mezar cennette toplanmaya yalnızca bir perde

Batmayı gördün ya, çıkmayı da bir gör hele
Batmaktan ne zarar gelir şemse, kamere

Sana batış görünen bir doğuştur aslında
Kabir hapis görünse de kurtuluştur canlara

Hangi tohum düştü de bitmedi yerden
Niye kurtulamadın insan tohumuna şüpheden?

Hangi kova daldı da dolu çıkmadı sudan
Can Yusuf"u niye feryat etsin kuyudan?

Burada yumdunsa ağzını açıver öbür yanda
Hay u huyun olsun artık senin de lâ-mekânda

Image


Ben sarhoş, sen sarhoş kim götürecek bizi eve
Kaç kez dedim sana, az içiver iki üç peymâne

Şehirde bir kişiyi bile ayık görmüyorum
Hepsi birbirinden beter, hepsi çılgın, hepsi divâne

A sevgili, harabata gel de gör canın lezzetini
Can hoş olur mu hiç, olmadan sohbet-i canâne

Her köşede bir mest, eller dolanmış ellere
Bir de her varlığın sakisi, elinde bir kadeh şahâne

Sen harabatın vakfısın, gelirin de mey giderin de
Bu vakıftan sakın verme ayıklara bir tane

A zarif çalgıcı sen mi daha sarhoşsun ben mi?
Senin gibi sarhoşun yanında benim efsunum efsâne

Evden çıktım dışarı, karşıma bir mest rast geldi
Her bakışında gizliydi yüz gülşen, yüz kâşâne

Çapasız gemi gibi yalpalıyordu bir o yana bir bu yana
Hasretinden ölmüştü yüz akıllı, yüz akıl dâne

Dedim neredensin sen, alay edip dedi ey can
Bir yarım Türkistan"dan bir yarım da Fergâne

Bir yarım suyla topraktan, bir yarım canla gönülden
Bir yarım deniz kıyısından, bir yarım tümden dürdâne

Dedim arkadaşlık et benimle, benim senin yakının
Dedi tanıyacak halde değilim, kimdir yakın, kimdir bigâne

Gönlüm yok, sarığım yok, mahmurluk evindeyim ben
Bir yürek dolusu sözüm var, şerh edeyim mi sana

Aksakların halkasında aksamak lâzım gelir
Bu öğüdü almadın mı, dedi işte o yüce payeli hâce

Bu güzellikte bir sarhoş, bir tahtadan aşağı olacak değil a
Bir bak nasıl feryat etti sonunda ustun-i hannâne

Tebrizli Hak güneşi, ne kaçarsın halktan yana
Attın işte ortaya yüzlerce fitne-i fettâne

Image


Ressamım, heykeltıraşım, her an bir put yaparım
Sonra bütün putları senin önünde yakarım

Yüzlerce resim çizerim, ona ruh katarım
Senin resmini görünce, onu ateşe atarım

Sen şarap satan saki misin, yoksa düşmanı mısın aklın?
Yoksa yaptığım her evi viran edip yıkar mısın?

Can seninle şekillendi, can karıştı sana
Canda senin kokun var, hele canı bir okşayayım

Döktüğüm her damla kan senin toprağına der ki:
Ben senin sevginle renkteşim, senin aşkına ortağım

Bu balçık evinde, sensiz haraptır bu gönül
Ya eve gir a sevgili, ya ben evi boşaltayım


Image


Daha üzümden, bağdan, şaraptan yokken bu âlemde eser
Bitmez tükenmez bir şarapla canımız mahmurdu

Can âleminin Bağdad"ında “ene"l-hak” diyorduk biz
Daha yokken davası sözü Mansur"un, canımız Mansur"du

Suyla toprakla karılmadan önce şu küllî nefis
Gerçeklerin harâbâtında bezmimiz mamurdu

Cihana benzerdi canımız, can kadehimiz güneşe
Cihan ağzına dek can şarabıyla dolu nurdu

A saki! Mest eyle şu balçık mağrurlarını mest
Bilsin ki her biri nasıl bir devletten uzak durdu

Can feda olsun, can yolundan çıkagelen sakiye
Ne varsa örtülü olan, üzerinden perdeleri soydu

Ağzımız açık kalakaldık o sakinin önünde biz
Baş ağrısız sarhoşluklar verdi, arısız ballar koydu

A saki! Tut şu ağzımızı, yoksa çıkacak meydana
Tutmasan, yedi kat yerin dibinden hazineler dışa vururdu

Tebriz şehri! Haberin varsa eğer anlat o zamanı
O zaman ki daha yokken din güneşi, Şemsuddin meşhurdu

 


Yazar: Derya ÖRS
http://akademik.semazen.net/ sitesinden 21.11.2024 tarihinde yazdırılmıştır.