MEVLANA VE DÜNYA

MEVLANA VE DÜNYA
 

Kuran-ı Kerim'de: "Bilin ki dünyâ hayatı ancak bir oyun, eğlence, bir süs; aranızda bir övünme ve daha çok mal ve evlat sahibi olma isteğinden ibaret-tir. Tıpkı bir yağmur gibidir ki bitirdiği, ziraatçilerin hoşuna gider. Sonra kurur da, sen onun sapsarı ol-duğunu görürsün; sonra da çer çöp olur. Dünya ha-yatı aldatıcı bir geçimlikten başka bir şey değildir." (Hadîd, 57/20) âyetiyle dünya hayatı oyuna benze-tilir. Dünya; gerçek değil, aldatıcıdır. Ebedî değil, geçicidir. Elbetteki kötü olan dünya ve insanın fay-dasına sunulan dünya nimetleri değildir. Kötü olan; insanın dünyada iken yaratıcısına itaati ve âhireti unutması, hırsa kapılması, maddiyâta olan aşın düş-künlüğüdür.

Bu sebeple Mevlânâ'nın eserlerinde dünya; insa-nı maddî bağlarla sımsıkı bağlayan, yaratılışındaki gerçek sebebi idrak etmesini engelleyen bir kavram-dır. Hem dünya, hem de dünyada bulunan her şey fânîdir. Yalnızca birer surettir, insanı maddî hayata esir eden unsurlardır. Bu değersiz, sahte, geçici un-surlara bağlanmak hatadır. Zira insanın maddiyâta düşkünlüğü, ruhunu aşk ile yükseltmesini engeller. İnsan, Cenab-ı Hakk'ın sevgisi ile ebedî hayatı keş-fetmek için ruhu aşağıya çeken bütün maddî kayıt-lardan kurtulmalıdır. Ancak dünya bağlarından kurtulmak, çalışmak ve dinamizmden vazgeçmek değil; yalnızca hırstan ve nefsin İsteklerinden kurtulmak, dünya dolusu malı olsa bile malı mülkü kendisine kul etmek, onların kulu olmamak, dünyaya sultan olsa bile Hakk'ın kulu olduğunun bilincini taşımaktır.

Mevlanâ, din ve tasavvufun bu ortak görüşlerini eserlerinde çarpıcı örneklerle dile getirirken dünyânın değersizliğini, dünyaya bağlanmanın hata olduğunu vurgular:

Dünya, insanın can düşmanıdır (Rubailer, 71).

Dünya kendisini yeni gelin gibi göstererek insanı aldatan, ama gerçekte büyücü bir kocakarıdır. Ona aşık olan zehirden şerbet İçer (Mesnevi, VI/320-
21).

Dünyaya sımsıkı sarılmak, ham meyvenin dalına sıkıca tutunması gibi hamlıktır (Mesnevi, IH/1299-1302).

Dünyaya tapan insan, âleme sultan olsa da ölü-dür (Rubâîler, 196}.

Gönlünü dünyâya veren, bir parça ekmeğe îmânını satan gibidir (Rubâîler, 16).

Mevki hırsı ve dünyevî mutluluk peşinde olanlar, nefsine mağlup olmuştur (Mesnevi, 11/3091).

Dünyaya böylesine aşık olanlar; duvara aks eden ışığın güneşten geldiğini görmeyip, duvara aşık olanlar gibidir. Işığın kaynağı güneşi inkâr edip, duvara gönül verenler; ışık güneşe kavuşunca ebediyyen hüsranda kalır (Mesnevi, I/IH).

Veya dünyaya sarılan kişi, kuşu bırakıp gölgesini avlayan avcı gibidir.     Sermayesi yoktur. Müflistir (Mesnevî, I/s. 111, başlık).

İnsanın kısa bir süre için misafiri olduğu dünya, ruhunu bağlayan altın bîr zincir, cennet görünüşün-de cehennemdir:

"Bu konağın malı mülkü, atlası tez yürüyen cana bir zincirdir. O, altın zinciri gördü de aldandı; can o çölü aşamadı, bir
kuyu deliğinde kaldı gitti.

O delik görünüşte cennettir, gerçekteyse bir cehennem. O görünüşte gül yüzlüdür ama, zehirle dolu bir yılandır. Ey olgun olmayanlar, sakının o gül yüzlüden; çünkü o gül
yüzlü sohbet çağında cehennemliktir, cehennemdir."
                                          (Mecâlis-i Seb'a, 16)

İnsan, Allah sevgisi ile bu altın zincirden, hırsının esiri olmaktan kurtulmalıdır;

"Ey oğul bağı çöz, âzâd ol. Ne zamana kadar gümüş, altın esiri olacaksın?

Denizi bir testiye dökersen, ne alır? Bir günün kısmetini...

Harislerin göz testisi dolmadı. Sedef, kanaatkar olduğundan inci ile doldu.

Bu aşk yüzünden elbisesi yırtılan; hırstan, ayıp-tan adamakıllı temizlendi." (Mesnevî, 1/19-22)

"Bu cihan fâni oldu, sabit âlemi ara. Suretin sıfır oldu, mânâya sığın." (Mesnevî, 1/2337) sözleriyle Mevlanâ; bu âlemin geçici, âhiretin kalıcı olduğunu belirtir. Ancak dünyadaki hayat anlamsız bir var oluş değildir. "İlk âlem, imtihan âlemi; İkinci âlem de insanların yaptıklarının karşılığını görme âlemidir." (Mesnevî, 11/988) ifadesiyle dünya imti-han yerine, âhiret de bu İmtihanın mükâfat veya ceza olarak sonucunu alacağımız yere benzetilir. Dünyanın geçiciliğine rağmen, dünyada yapılan her işin karşılığı kalıcıdır. Bu yüzden insan imtihan süre-sini İyi değerlendirmeli, ömrünü hayırlı ve güzel işler yolunda sarf etmelidir.

"Sizin en hayırlınız; dünyası için âhiretini, âhireti için de dünyasını terk etmeyendir." hadisi gereğince, insan, hayatını bu ölçüye bağlı kalarak program-lamalıdır. Elbetteki denge unsuru geçici olan dünya-ya değil, kalıcı olan âhiret hayatına yöneliktir:

"Nebiler âhiretî, câhiller de dünyayı tercih etti-ler." (Mesnevî, 1/664}

"Âhiret deve katan gibidir, bu cihan da devenin yünü.

Yünü tercih edersen, deven olmaz; deveye sahîpsen çok yünün olur." (Mesnevî, IV/3165-66) sözleriyle Mevlânâ, bize doğru tercih yapmayı öğütler. Önemli olan dünyada iken âhireti kazanmaktır:

"Ten kazancı için bir sanat öğrendin. Din sanatı için de gayret gerek.

Dünyada servet kazandın. Ya bu fânî âlemi terk edince ne yapacaksın?

Âhireti kazanmak için de bir sanat Öğren ki, ihsan ve mağfiret elde edesin.

O cihan için de kazanç ister. Sanma ki ticaret yalnız bu âlemdedir.

Cenâb-ı Hak: 'Bu dünyânın kazancı, ona nisbetle çocuk oyuncağıdır!' dedi.

Bu, bir çocukla arkadaş olup, oyun oynayan ço-cuğa benzer.

Çocuklar, dükkâncılık oynarlar; gerçi kâr ve zarar gibi bir endişeleri yoktur.

Gece vakti çocuk, evine aç olarak gelir. Oyun, onun açlığını artırmıştır.

Bu dünya bir oyun yeri, ölümse gece. İşte gidi-yorsun, kesen bomboş ve pek yorgun olarak.

Din kazancı; aşktır, gönül cezbesidîr, Hak nuru-na rehber kabiliyettir.

Bu aşağılık nefis, fânî kazançları istemede. Aşa-ğılık şeyleri kazandığın yetişir artık, insaf, yetişir." (Mesnevî, 11/2618-28)

 

 Doğru tercihi yapanlar, işin sonunu gören akıllı insanlardır. Zira insanın bir gün bu dünyadan ayrıl-ması kaçınılmazdır:

"Dünya mülkü baştan başa, insanın başına baş ağrısından başka
bir şey getirmez.

A aklı kıt, başında bu kadar baş ağrısı çekme. Güneşle ayı taç edinip, başına vurunsan bile Ömür sona erince bir kerpice baş koyacaksın."
(Mektuplar, 36)

Doğru tercihi yapanlar, işin sonunu gören akıllı insanlardır. Zira insanın bir gün bu dünyadan ayrıl-ması kaçınılmazdır:

"Dünya mülkü baştan başa, insanın başına baş ağrısından başka bir şey getirmez.

A aklı kıt, başında bu kadar baş ağrısı çekme. Güneşle ayı taç edinip, başına vurunsan bife Ömür sona erince bir kerpice baş koyacaksın."
(Mektuplar, 36)

http://akademik.semazen.net/ sitesinden 23.11.2024 tarihinde yazdırılmıştır.