Hz. Mevlânâ
Hz. Mevlânâ, İslâm dünyasında, şair, mütefekkir, alim ve belki de en çok mutasavvıf kimliği ile tanınan evrensel bir dehadır. Medeniyet ve kültürümüzün bu değerli ismi her yıl Konya"da ölüm yıl dönümü olan 17 Aralık tarihinde “Şeb-i Arus"/ "Sevgiliye Kavuşma" törenleri ile anılmakta; bu törenler, yerli-yabancı medya, araştırmacılar, devlet erkânı ve geniş halk kitlelerince manevî bir coşkuyla izlenmektedir.
Şiir, sema, müzik, zikir, hoşgörü ve tefekkürü içeren Mevlevîlik, Mevlânâ"nın oğlu Sultan Veled tarafından onun vefatından sonra kurulmuş; o bu ekole sadece ilham kaynağı, şiir ve düşünce mürşidi olmuştur. Mesnevî"sinin bir çok yabancı dile tercümeleri yapılmış, gerek Batı"lı gerek Doğu"lu aydınlar üzerinde derin izler bırakmıştır.
Peki, onu başkalarından ayrı ve üstün kılan neydi.
Mevlânâ tüm insanlara sevgiyle yaklaştı. Kendi deyimiyle yetmiş iki milletle beraberdi. İnsanları iyi-kötü diye ayırmadı. Ulaştığı ilâhî sevgiyi, insanlarla paylaştı ve bu sebeple insanlar da onu sevdi. Onun mesajı; aşk, barış, kardeşlik, ebediyet, ölümsüzlük, umut, değişim, insan ve Allah sevgisi gibi temalardı. O, bütün bu özellikleriyle, tüm zamanların en ünlü şairi ve en meşhur mutasavvıfı olarak kabul edildi.
Mevlânâ, insanları ulvî duygular içinde, yücelere taşıyabilmiş bir yol göstericidir. Ruhun yukarı doğru yükselişini, ondan daha güzel kimse tanımlayabilmiş değildir! Tasavvufu, “sıkıntı çağında gönülde genişlik bulmak" diye tanımlayan Mevlânâ, bir şiirinde şöyle der:
“Nedir mi delil, varlığına bir başka dünyanın.
İşte geçmişin geçilmesi, başkalaşması varlığın,
Yeni
Yeni bir zenginlik, her an yeni bir düşünce..."
Ve onun ibretli bazı sözleri:
“Sürekli çalış, hareketli ol. Çünkü akarsu donmaz. Aşk bile boy atıp baş çekme sırrını hareketten elde etti."
“Benim şu üç sözden fazla sözüm yok! Yandım, yandım, yandım!"
“Cömertlikte, yardım etmede akarsu gibi ol! Şefkat ve merhamette güneş gibi ol!
Başkalarının kusurunu örtmede
“Ne varsa düne dair, dünde kaldı cancağızım. Bugün yeni bir gün, şimdi yeni şeyler söylemek lazım..."
Mevlânâ, Hacı Bektaş-ı Veli ve Yunus Emre gibi manevî önderler sayesinde 13. yüzyıl, Anadolu kültürünün esas aydınlanma yüzyılı olmuştur. Hz. Mevlânâ"nın hayatı, fikirleri ve ilkeleri, yaşadığı çağdan günümüze kadar insanlar üzerinde son derece etkili olmuştur. Gelecekte de o, eserleri, şiirleri ve dünya görüşü ile, “ne olursan ol yine gel" çağrısının unutulmaz sesi, bitmeyen soluğu ve sönmeyen ışığı olarak hep yaşayacaktır.
Onun davetinin özü olan bir Kur"an ayetiyle bitiriyoruz: “iyi bilin ki, gönüller ancak Allah"ı anarak huzura erişir." (Ra"d, 28)